Türkiye bir süre sonra ekonomik sorunlarından dolayı Musul’daki petrol gelirlerinin yüzde onluk hakkından 500.000 sterlin karşılığında vazgeçmiştir.
Lozan Antlaşması’na göre Türkiye’de kalan Rumlar ile Yunanistan’da kalan Türklerin karşılıklı yer değişmesine (mübadele) karar verilmiştir. Ancak Yunan temsilcisi Venizelos’un diretmeleriyle İstanbul’da yaşayan Rumlar mübadele kapsamı dışında tutulmuştur. Türkiye’de buna karşılık Batı Trakya Türklerinin mübadele kapsamı dışında tutulması sağlanmıştır.
Lozan’dan sonra maddenin uygulanmasında bazı sorunlar yaşanmıştır. Taraflar “etabli” kavramını farklı yorumlamışlardır. Yunanistan İstanbul’da mümkün olduğu kadar Rum bırakarak Megali İdea projesinin sona ermesini engellemek amacıyla İstanbul’da bulunan bütün Rumları etabli saydırmaya çalışmıştır. Türkiye ise Etabli kelimesinin yerleşik nüfus anlamına geldiğini belirterek Mondros’tan sonra İstanbul’a yerleşen Rumların Etabli sayılamayacağını bildirmiştir.
Tarafların anlaşmaya varamaması üzerine konu Milletler Cemiyeti’ne oradan da uluslar arası Adalet Divanı’na (Lahey Adalet Divanı) götürülmüştür. Ancak bu makam sorunu çözememiş ilişkiler daha da gerginleşmiştir. Önce Yunanistan Batı Trakya’daki Türklerin mallarına el koyarak onların oturduğu yerlere Anadolu’dan gelen Rumları yerleştirmiş, ardından Türkiye karşılık olarak İstanbul’daki Rumların mallarına el koymuştur. Türkiye ile Yunanistan arasında savaş havası esmeye başlamış, fakat Türkiye ile bir savaşın Yunanistan’a getireceği sıkıntıları göze alamayan Venizelos, tutumunu yumuşatmış, Ankara’nın da buna karşılık vermesi üzerine Haziran 1930’da mübadele anlaşmazlığını çözen yeni bir antlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşma ile doğum yerleri ve tarihleri ne olursa olsun, İstanbul Rumları ile Batı Trakya Türklerinin hepsi, etabli kapsamı içine alınmıştır. Böylece Lozan’dan beri süren bu anlaşmazlık çözümlenmiştir.
Mübadele sorununun çözülmesi Türkiye’de ulus devlet anlayışının gelişmesine katkı sağlamıştır.
Nüfus mübadelesinden sonra Türk – Yunan ilişkileri olumlu bir şekilde gelişmiş bu dostluk Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girmesinde ve Balkan Paktı’nın kurulmasında etkili olmuştur.
1930’dan itibaren dostluk çerçevesinde gelişen Türk Yunan ilişkileri 1954’te Kıbrıs sorununun başlamasıyla yeniden bozulmuştur.
Lozan ’da, yabancı okullar Türkiye’nin bir iç sorunu kabul edilmiş ve Türk Hükûmeti’nin vereceği karara bırakılmıştır.
Türk Hükûmeti bir yönetmelik hazırlayarak yabancı okullarda okutulan Tarih ve Coğrafya gibi derslerin Türkçe olarak ve Türk öğretmenler tarafından okutulması esasını kabul etmiştir. Fransız okulları bu yönetmeliğe uymak istememiş, bunun üzerine Fransa ve Papalık duruma müdahale etmeye kalkışmıştır. Türk Hükûmeti ise bu konuda yabancı devletler ile görüşmeyi kabul etmemiş egemenlik haklarına müdahale edilmesini engellemiştir.
Fransa ile Türkiye Cumhuriyeti arasında sorun olmuştur (1929).
Fransa, Osmanlı Devleti’nden en fazla alacağı olan ülkedir. Lozan Antlaşmasına göre Osmanlı borçlarının Türkiye tarafından ödenmesi, ödeme şeklinin taraflar arasında Lozan’dan sonra yapılacak ikili görüşmeler yoluyla belirlenmesi kararlaştırılmıştır. 1925’de toplanan komisyon bir borç ödeme plânı yapmıştır. Fakat çok ağır bir ödeme plânı içeren bu antlaşmaya Türkiye, 1929’a kadar uyabilmiştir. 1929’da dünya ekonomik krizi patlak verince Türkiye ödeme sıkıntısı yaşamış ödemeyi geciktirmek istemiştir. Alacaklıların itirazı üzerine yapılan görüşmeler sonunda 1933’de Paris’te daha hafif ödeme şartları taşıyan yeni bir antlaşma imzalanmış, borçlar konusu böylece çözülmüştür.
Bu dönemde Türk-Fransız ilişkilerini olumsuz yönde etkileyen bir başka konu da Bozkurt adlı bir Türk gemisiyle, Lotus adlı bir Fransız gemisinin 1926’da Midilli adası yakınlarında çarpışmasıyla ortaya çıkan durum üzerine başlayan Bozkurt-Lotus davasıdır. Bu davanın 1927’de Milletlerarası Adalet Divanı’nda Türkiye lehinde çözümlenmesi ile Türk-Fransız ilişkilerinde yaşanan gerginlik son bulmuştur.
Türkiye payına düşen borçların son taksidini 25 Mayıs 1954’de yatırmıştır (Demokrat Parti Dönemi).