Cumhuriyetçilik, 23 Nisan 1920’de kurulan yeni Türk Devleti’nin siyasi rejimi olarak benimsenmiş. Cumhuriyetin ilanıyla (29 Ekim 1923) da resmiyet kazanmıştır. Atatürk, cumhuriyetle gerçek demokrasiyi amaçlamış, cumhuriyet rejimini demokrasinin vazgeçilmez şartı olarak kabul etmiştir.
Hem bir devlet şekli, hem bir Hükûmet şekli olarak cumhuriyet, egemenliğin bir kişi veya zümreye değil toplumun tümüne ait olduğu bir yönetim biçimini ifade eder.
Cumhuriyet bütün vatandaşların eşitliğini ve devlet yönetimine eşit olarak katılmaları temeline dayanır
Özellikleri:
Mutlakıyet ve meşrutiyetten farklı olarak bu yönetim biçiminde halk kendi kendini yönetir.
Seçtiği temsilciler aracılığı ile egemenliği elinde tutar.
Cumhuriyette seçimler serbest ortamda yapılır.
Seçilenler de belirli bir aile, soy ya da zümreden değildir ve yasa ile belirlenen süre içinde görev yaparlar.
Cumhuriyet, kişi, zümre veya sınıf yararını değil toplumun tamamının yararını gözeten bir yönetimdir,
Atatürk’ün diğer ilkelerinin gerçekleşmesi ve yaşaması her şeyden önce cumhuriyetçilik İlkesinin yerleşmesi İle mümkündür.
Cumhuriyetçilik diğer İlkeler ile iç içedir.
Bütünleyici İlkesi: Ulusal Egemenliktir.
Anayasanın değiştirilemeyen ve değiştirilmesi teklif edilemeyen maddelerinden birisi de Türkiye Devleti’nin bir cumhuriyet olduğudur.
Siyasi alanda yapılan ve ulusal egemenliği pekiştiren inkılâplarının tümü Cumhuriyetçilik ilkesi ile alakalıdır.
Cumhuriyetçilik ilkesi ile ilgili İnkılâplar:
TBMM’nin açılması (23 Nisan 1920)
Anayasaların ilanı
Saltanatın kaldırması (1922)
Cumhuriyetin ilanı
Çok partili siyasal yaşama geçiş denemeleri
Halifeliğin kaldırılması (1924)
Ordunun siyasetten ayrılması
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi (1934)
Cumhuriyet yönetimi, ancak toplumun millet bilincine erişmesiyle ulaşılabilen bir yönetim olduğundan milliyetçidir. Egemenlik halka dayandığı için halkçıdır. Aklı ve bilimi esas aldığı için laik bir düzendir, Her alanda çağdaşlaşmayı öngördüğü İçin de İnkılâpçıdır.