Çok Partili Hayata Geçişin Nedenleri

  • II. Dünya Savaşı’nı ABD, İngiltere, Fransa gibi demokrasiyi savunan ülkelerin kazanmasıyla dünyada olduğu gibi ülkemizde de demokrasi eğilimleri arttı.
  • Cumhurbaşkanlığı boyunca tüm ekonomik ve siyasi girişimlerinde Türkiye’yi savaşın olumsuz etkilerinden korumayı hedef edinen İsmet İnönü çalışmalarını meclis onayı İle demokrasinin İlkelerine uygun olarak gerçekleştirmişti. Demokrasi adına tek eksiklik Hükûmet partisinin karşısında muhalefetin eksikliğiydi.
  • 18 Temmuz 1945’te genel başkanlığını Nuri Demirağ’ın yaptığı “Milli Kalkınma Partisi” kuruldu. İlk muhalefet Milli Kalkınma Partisi 1946 ve 1950 yıllarında genel seçimlere katılmasına rağmen tutunamadı.
  • Demokrasinin gereği açısından çok partili siyasal yaşam gerekiyordu. Bu amaçla İsmet İnönü’nün de onayı ile CHP içinden çıkan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan  (Dörtlü Takrir)7 Ocak 1946′ da muhalefeti oluşturan Demokrat Parti’yi kurdular.

   1946 seçimleri için Türkiye’nin ilk tek dereceli seçimini düzenleyen seçim kanunu hazırlanmıştır. CHP tarafından hazırlanan kanun teklifine DP’liler birkaç yönden itiraz etmişlerdir. Bunlar;

CHP ‘nin İtiraz Edilen Kanun Teklif Maddeleri

  •          Nispi Temsil Sistemi’nin getirilmesi
  •          Gizli oy açık tasnif usulünün kabulü
  •          Seçimden sonra oy pusulalarının yakılarak imha edilmesinin önüne geçilmesi gibi konulardı.

Çok Partili Hayata Geçişin Sonuçları

  • Bu itirazlar dikkate alınmadı ve seçim kanunu 5 Haziran 1946 günü yürürlüğe girdi. Önemli sayılabilecek tek fark ikinci seçmenliğin kaldırılarak, seçimlerin tek dereceli hale getirilmesidir. Ayrıca aday olmak için parti listesinde olma zorunluluğu da kalkmıştır. İlk çok partili seçimler 1946 yılında yapıldı. Seçim yapılması gerekenden bir yıl önce yapılmış ve Bu seçimlerde açık oy, gizli sayım sistemi uygulanmış, seçimlere hile karıştırıldığı gündeme gelmiştir.
  • 1950 seçimlerinde gizli oy, açık sayım ilkesi kabul edilmiş ve yapılan seçimlerde Demokrat Parti iktidara gelmiştir.1950 seçimleri sonrasında İnönü’nün Cumhurbaşkanlığından ayrılması ile Celal Bayar Türkiye’nin üçüncü cumhurbaşkanı olarak göreve başlamıştır. Adnan Menderes ise başbakan olarak atanmıştır. Demokrat Parti’nin ilk yıllarında  dışarıdan, özellikle ABD’den gelen yardımlar sayesinde görülmemiş bir bolluk yaşanmıştır. 1952’de Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle, II. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan yalnızlık da sona ermiştir. 
  • Demokrat Parti’nin iktidar gelmesiyle birlikte 1923’den beri uygulanan denk bütçe ilkesinden vazgeçilmiş, para ve maliye politikası kökten değiştirilmiştir. Ekonomik canlanmayı gerçekleştirmeye çalışan yeni Hükûmet, harcamalarını artırmıştır. Demokrat Parti’nin ekonomideki temel hedefi, ekonomik kurumsallaşmayı gerçekleştirmek ve özel sektörün gelişmesine öncelik tanımaktır. İlk yıllarda ekonomide büyük bir canlanma yaşanmış, millî gelirde %15’lik bir artış görülmüştür.
  • Kırsal kesimde de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle canlanma yaşanmış, özellikle Marshall yardımı sayesinde başta traktör olmak üzere, tarım aletlerinin yaygınlaştırılması gerçekleştirilmiştir. 
  • Demokrat Parti, Sanayileşme konusunda önceliği özel sektöre vermekle birlikte, devlete ait kuruluşları genişletmek ve yeni fabrikalar açmaktan da geri durmamıştır. Bu dönemde açılan  bazı devlet işletmeleri şunlardır. MKE (1950), Denizcilik Bankası (1951), EBK (1952), DMO (1954), TPAO (1954), Türkiye Selüloz ve Kâğıt Fabrikası (1955) ve Ereğli Demir ve Çelik Fabrikası (1960)’dır. 
  • 27 Mayıs 1960’da gerçekleştirilen bir askerî darbe sonucu Demokrat Parti iktidarına son verilmiş, Celal Bayar ve Adnan Menderes görevlerinden ayrılmak zorunda kalmışlardır.