Modern Japonya’nın Doğuşu ve Meiji (Meici) Restorasyonu

Doğu Asya kıyıları önünde büyüklü küçüklü birçok adadan meydana gelen Japonya’da güneşin oğlu olarak adlandırılan imparator, XII. yüzyılın sonlarından itibaren varlığını sembolik olarak devam ettirdi. Japonya’daki bütün eyaletler daymiyo adı verilen derebeyler tarafından yönetilmekteydi. Daymiyoların en güçlüsü, şogun olarak merkezî yönetimin başında bulunurdu. 1624’te Şogun Tokugova’nın yayımladığı fermanla Japonya dış dünyaya kapandı. Bu süreç 1853’e kadar 229 yıl boyunca devam etti.

XIX. yüzyılda büyük devletlerin sömürgecilik faaliyetleri Uzak Doğu’da da kendini gösterdi. İngiltere’nin Hindistan’dan getirdiği afyonu Çin’de satmak istemesi üzerine Çin ile İngiltere arasında yaşanan 1839-1842 Afyon Savaşı’nın ardından Çin; İngiltere ve diğer Avrupalı devletlerle ticaret antlaşmaları imzalamak zorunda kaldı. Bu antlaşmalardan sonra Taypingler, Hristiyanlık ve yabancı karşıtı isyan başlattı. Bu isyanın bastırılmasından sonra Çin tamamen Batı’nın nüfuzu altına girdi.

Japonya 1854’te ABD, ardından Rusya, Büyük Britanya ve Hollanda ile ticaret antlaşmaları yaparak bu ülkelerin Japonya’da konsolosluk açmalarına izin verdi. Bu durum ülkede, feodal sistemin temellerini yıpratmakta olan sosyal ve siyasi akımların baskısını artırdı. Japonya’nın Avrupa ile yaşadığı bu süreç Japonlar için bir dönüm noktası oldu. Japonlar, zamanın şartlarına göre yeni sisteme geçmek gerektiğini anladılar. Bu noktada bugünkü modern Japonya’nın kurucusu kabul edilen İmparator Mutsuhito Meiji 1867’de tahta çıktı. Meiji’nin tahta çıkmasıyla tarihe Meiji Dönemi (Aydınlar Dönemi) olarak geçen dönem başlamış oldu. Meiji Restorasyonu ile 1868’de şogun idaresi resmen sona erdirildi. Yeni hükûmet kuruldu ve egemenlik, Japonya’nın Uzak Doğu hâkimiyetinin temellerini atacak olan imparatorun eline geçti.

Japon Yayılmacılığı ve Asya’nın Değişen Yüzü

1868-1912 yıllarını kapsayan Meiji Devri, dünya tarihinde en dikkate değer dönemlerden biri oldu. Batı’da başarılması asırlara dayanan teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmeler, İmparator Meiji’nin idaresi altında kısa sürede gerçekleştirildi. XIX. yüzyılın sonunda Japonya Batılı devletlere tanıdığı ticari ayrıcalıklara son verebilecek duruma geldi ve Asya’nın en büyük gücüne dönüştü.

Japonya, Avrupa’nın sömürgesi olmaktan kendisini kurtarmanın yolunu, Avrupalılara karşı tepki ve düşmanlık göstermek yerine Avrupa’nın ileri tekniğini ve metodunu benimsemekte buldu. Bu konuda başarılı olmak için eğitim ve ekonomide gelişmiş konuma gelmek gerektiğini anlayan Japonya, çağdaşlaşma ile sanayileşmenin çok yakın ilişkide olduğunu da gördü.

Japonya gerçekleştirdiği hızlı gelişmelerin sonucu olarak yayılmacı politikalar oluşturmaya başladı (Harita 1.9). Japon ekonomisi için lazım olan temel maddeler, Japon ana vatanında yoktu. Japonya’nın 1875 sonrası Kore’ye dair emelleri 1894’te Japonya ile Çin’i karşı karşıya getirdi. Japonya, Çin’i yenilgiye uğrattı. Yapılan Şimonoseki Antlaşması’na göre çeşitli kazanımlar elde eden Japonya, Avrupalı devletlerin araya girmesiyle bazı kazanımlarından vazgeçti.

Japonya, bölgede Rusya’nın yayılması üzerine 1904’te donanmasını Port Arthur Limanı’na, kara ordusunu Kore’ye sevk ederek Rusya ile savaşa girdi ve savaşı kazandı. Bu zaferle kuvvetler dengesinin muhafazası oyununa yeni bir oyuncu katıldı. Bir Asya devleti olan Japonya kısa sürede bir Avrupa devletini yenebilecek duruma geldi. Bu durum bütün Asya devletlerinde millî hareketlerde etkili oldu.