Küreselleşme, toplumlar arasındaki etkileşimin artarak ilerlediği bir süreci kapsar. İletişim teknoloji- sindeki gelişmeler; coğrafi olarak uzak, kültürel anlamda farklı görünen toplumları birbirine yakınlaştır- mış, düzenlenen uluslararası spor organizasyonları ile sanatsal etkinlikler dünyanın her yerinden takip edilebilmiştir. Bu süreçte ülkeler ekonomi alanındaki bağlarını güçlendirmeye çalışmıştır. Bilimsel bilgi ve buluşların paylaşılması; organ nakli, kök hücre ve DNA çalışmalarında gelişmeler yaşanmasını sağ- lamıştır.
Neoliberal (yeni liberal) ekonomi politikaları, 1980’li yıllardan itibaren kabul görmeye ve dünya öl- çeğinde etkili olmaya başlamıştır. Bu politika, klasik ekonomi okulunun önerdiği “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” ilkesiyle hareket etmektedir. Ülkelere göre farklılıkları olsa da neoliberal politikaların en belirgin uygulamaları İngiltere ve ABD’de olmuştur. Neoliberal anlayışta kamu sektörünün daraltıl- ması, finans piyasalarının ve dış ticaretin serbestleştirilmesi ve ekonominin yabancı sermayeye açılma- sı esastır. Dünyada, neoliberal politikaların etkin olmasında 1980’lerin başlarından itibaren İngiltere’de Margaret Thatcher (Margırit Teçır), ABD’de Ronald Reagan yönetiminin neoliberal ekonomi politikalarını benimsemelerinin etkisi vardır. Bu ülkelerde uygulanan neoliberal ekonomi politikalarının ortak özellik- leri şöyle sıralanabilir:
• Kamu harcamalarını azaltma,
• Denk bir bütçe politikası izleme,
• Vergi oranlarını indirme ve tarafsız bir vergi politikası uygulama,
• İstikrarlı bir para politikası uygulama,
• Özelleştirmedir.
1980’li yılların sonunda komünizmin çökmesi ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi, neoliberal politikaların yaygınlaşmasında etkili olmuştur. Doğu Bloku’nun yıkılması, dünyada liberal piyasa ekonomisine yöne- lik güven duygusunu artırmıştır. Doğu Avrupa ile Rusya, dünya ekonomisine dâhil olmak ve serbest pi- yasa çerçevesinde örgütlenmek için Batı’ya açılmaya başlamıştır. Diğer yandan eski sosyalist ülkelerin tamamı uluslararası ekonomik, mali ve ticari örgütlere (IMF, Dünya Bankası vb.) üye olmuştur. Böylece eskiden komünist ekonomik yapının hâkim olduğu bölgelerde neoliberal politikalar yaygınlaşmıştır.
Uluslararası finans kurumlarının yapısal uyum politikaları, Reagan ve Thatcher’ın uyguladığı politika- lar ve komünizmin kapitalizme karşı alternatif olma özelliğini kaybetmesi neoliberalizmin tüm dünyaya yayılmasını sağlamıştır. Böylece neoliberal ekonomi politikaları, küresel ekonomi politikaları hâline gel- miştir.
21. yüzyılın kritik teknolojilerinden biri olan uydu teknolojisi, büyük bir hızla gelişmiş ve yeni uygula- ma alanları ortaya çıkarmıştır. Gözlem amacına yönelik oluşturulan uydu sistemleri, giderek daha büyük önem kazanmıştır. Uydu teknolojilerine sahip ülkeler savunmaları, ekonomileri ve bilimsel araştırma- larında büyük kazanımlar elde etmişlerdir. Uydu teknolojileri uzak mesafelere ulaşabildiği ve altyapı çalışmalarına ait bir kısım zorunlulukları ortadan kaldırdığı için çok önemli işletme kolaylıkları ortaya koymuştur. Uydular; hava tahmini, güvenlik problemlerinin çözümü, mobil uydu iletişimi, sosyal ağlar, navigasyon, ölçme ve haritacılık gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Ayrıca görüntü ve sesin net ulaşımı için bilişim teknolojisinde önemli bir araçtır.
Bilginin ve bilimin gelişmesiyle ortaya çıkan teknolojiler, insan gücünün esas olduğu sanayi toplu- mundan bilgisayarların dâhil olduğu bilgi toplumuna geçişi sağlamıştır. Bu geçişle üretim, haberleşme ve ulaştırma sistemlerinde önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Bilgi toplumu, insanlardan okuryazar olmanın yanında bilgisayar teknolojilerini de belli oranda kullanabilme becerisini istemektedir. Eği- timde kullanılan etkileşimli tahtalar, projeksiyon cihazları, elektronik sözlükler ve akıllı hesap ma- kineleri teknolojinin eğitimde yoğun olarak kulla- nıldığının göstergeleridir.
Günümüzde işletmeler arasında yaşanan küresel rekabet yeni teknolojilerin kullanım alan- larını artırmıştır. İşletme sahipleri, maliyet ta- sarrufu sağlamak, küresel rakipleriyle rekabet edebilmek ve müşterilerine daha iyi hizmet götü- rebilmek için yeni teknolojileri kullanmak zorun- da kalmıştır.
İletişimin kitlesel boyutlara ulaşmasında kitle iletişim araçları (televizyon, radyo, gazete, Genel Ağ, vb.) temel rolü üstlenmiştir. Bu araçlar, yeni kültürel biçimlerin ortaya çıkmasına yardım etmekte, aynı zamanda var olan kültürel yapılardan da etkilenmektedir. Medya, günümüzde kültürün ayrılmaz bir parçası olmuştur. Medya ile kültür arasındaki bu bağlantı, tüm belirsizliğine rağmen kitlesel iletişim araç- larıyla sağlanmaktadır. İnsanlar, günümüzdeki iletişim teknolojileri ile kendilerini geliştirme ve eğitsel fa- aliyetlerde bulunma yönünde yeni imkânlara kavuşmuştur. Özellikle uydu (Görsel 5.11) yayıncılığındaki gelişmeler sayesinde uzaktan eğitim programları ile diploma sahibi olabilmenin yolu açılmıştır. İnsanlar, yeni haberleşme araçlarının sağladığı imkânlarla bilgi, eğlence, fotoğraf ve anı paylaşımında buluna- bilmekte, interaktif olarak haberleşebilmektedir. Haberleşme yöntemi olarak sms, e-mail vb. teknolojik iletişim araçlarını kullanmaktadır. Cep telefonu ile Genel Ağ’a bağlanabilmekte, dizi ve film izleyebilmek- te, borsada hisse senedi alım satımı yapılabilmektedir. Bu teknolojik gelişmeler insanların zaman kaybı olmadan iletişim ihtiyaçlarını karşılamalarını sağlamaktadır. İletişim teknolojilerindeki gelişmeler, reklam sektörünün kalitesini ve yaygınlığını da artırmıştır. Öte yandan reklam sayısı ve çeşitliliğinin artması, insanların her an reklamlara maruz kalmasına neden olmuştur.
Yeni iletişim teknolojileri bir yandan insanların hayatını kolaylaştırırken diğer yandan iş olanaklarının azalmasına sebep olmaktadır. İnsanlar, iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması ile sanal âlem üzerinden birçok işini halledebilmekte ancak bu durum onları giderek yalnızlaştırmaktadır. Genel Ağ, iletişim içinde iletişimsizlik veya toplum içinde yalnızlık gibi paradoksal birtakım sorunları da beraberinde getirmiştir.
Hayatın kaçınılmaz gerçeği olan ölüm, özellikle bir yakınını kaybeden insan için çok üzücü ve zor bir durumken organ nakli bekleyen bir hasta için umut ışığı olabilmektedir. Tıp bilimindeki gelişmelerle organ nakilleri artık uzun süreli iyileşmeler sağlayan ve hayat kalitesini artıran, güvenli ve başarılı tıb- bi operasyonlar hâline gelmiştir. İnsandan insana ilk organ nakli, 1933’te Sovyetler Birliği’nde Yu Yu Voronoy tarafından yapılmıştır. Başarılı ilk böbrek nakli, 1954’te Murray (Möriy) tarafından tek yumurta ikizleri arasında gerçekleştirilmiştir. Murray, bu nakille 1990’da Nobel Ödülü’ne layık görülmüştür.
Kök hücre çalışmaları 1960’larda başlamıştır. 1967’de embriyo hücrelerinin kültür ortamında ço- ğaltılması ile bu alanda önemli bir adım atılmıştır. Kök hücre çalışmaları günümüzde de devam et- mektedir. İnsan embriyonik kök hücreleri 1998`de kültüre edilmiştir. Bu kök hücrelerin gelecekte bazı hastalıkların tedavisinde kullanılabilme ihtimalinin artması, bilim çevrelerinde büyük bir heyecan ya- ratmıştır. Ancak henüz çözümlenememiş etik sorunlar kök hücre çalışmaları için ciddi bir direnç oluş- turmaktadır. Etik kurallar embriyonik kök hücre çalışmalarını sınırlayınca bilim insanları çalışmalarını, yetişkin kök hücreleri üzerine yoğunlaştırmıştır. Kemik iliği, plasenta ve göbek kordon kanı yetişkin kök hücre kaynaklarıyken son zamanlarda organizmada deri, bağırsak epiteli gibi rejenerasyonun fazla olduğu birçok dokudan da kök hücre elde edilmiştir.
Yetişkin bir canlıdan alınan herhangi bir hücrenin DNA’sının kullanılmasıyla o canlının genetik ikizinin oluşturulması süreci, kopyalamayı başlatmıştır. Kopyalama çiftçilikte, tıpta, besin olarak protein üretiminde ve organ nakli gibi alanlarda uygulanmaktadır. Alzheimer ve par- kinson gibi hastalıklarda da hücre bozulmalarına karşı iyileştirici kopyalama gerçekleştirilebilir. Ba- şarıyla kopyalanmış ilk canlı olarak tarihe geçen koyun Dolly, 5 Temmuz 1996’da doğmuştur. Dol- ly, bir embriyo yerine yetişkin bir hücreden kop- yalanan ilk memelidir. Doğumu, açıklandığı an- dan itibaren gündem olmuş ve tıbbi, dinî, felsefi tartışmalara yol açmıştır. Köpek, maymun, do- muz gibi onlarca hayvanın kopyalanmasıyla de- vam eden çalışmalarda insan kopyalanması da gündeme gelmiştir. Tartışmalar sonucu ABD’de insan kopyalamaya dönük çalışmalar yasaklan- mıştır. 1999’da ise on dokuz Avrupa ülkesi insa- nın genetik olarak kopyalanmasını yasaklayan sözleşmeyi Paris’te imzalamıştır. İstanbul Teknik Üniversitesinde TUBİTAK ve Devlet Planlama Teşkilatının destekleriyle yapılan çalışmalarla Oyalı adı verilen klon kuzu 2007’de dünyaya gel- miştir. Oyalı, dünyanın en uzun yaşayan klonlan- mış koyunlarından biri olmuştur.
ORGAN NAKİLLERİ
1966: Richard Lillehei (Riçırd Liley) ve Wil- liam Kelly (Vilyım Keli) ilk başarılı pankreas naklini gerçekleştirmiştir (Minnesota).
1967: Thomas Starzl (Tomıs Starl) ilk başa- rılı karaciğer naklini (Pittsburgh), Christian Barnard (Kırisçın Bernard) da ilk başarılı kalp naklini gerçekleştirmiştir (Cape Town, Güney Afrika).
1998: İlk başarılı el nakli yapılmıştır (Fransa).
2005: İlk başarılı kısmi yüz nakli yapılmıştır (Fransa).
Küreselleşen dünyada sanat ve spora dair bütün alanlar ve organizasyonlar, dünya ekonomisini gerek doğrudan gerekse toplumda meydana getirdiği tüketim kültürüyle dolaylı olarak etkilemekte- dir. Televizyon kanallarının sayısının çoğalmasıyla televizyon programı üretimi de artmıştır. Bu durum uluslararası program alışverişindeki artışı da beraberinde getirmiştir. Hollywood stüdyoları Amerika’nın yanında diğer ülkelerdeki televizyon istasyonları için de programlar üreterek sektör üzerinde hâkimiyet kurmuştur. Sinema endüstrisi de bir yandan televizyonla kurduğu ortaklığı geliştirirken bir yandan da vi- deodan yararlanarak kendine yeni bir gelir kaynağı elde etmiştir. 1980’lerin başında artmaya başlayan film ihracatı 1990’larda hız kazanmıştır. Hollywood filmleri; insanların hayata bakış açılarında, gelenek ve göreneklerinde, davranış ve ilişki biçimlerinde etkili olduğu gibi bireylerde yeni tüketim alışkanlıkları da oluşturmuştur. Bu filmler, insanların tüketime olan taleplerinin artmasında, yeni tüketim alışkanlıkları ve davranış kalıpları geliştirmesinde etkili olmuştur. Sinema, gelişmiş ülkelerde bir sanat dalı olmanın yanında ticari bir sektör olarak yüksek kâr getiren bir iş kolu hâline de gelmiştir.
Organizasyonlara doğrudan katılan veya televizyon aracılığıyla izleyen seyirci sayısının fazla ol- ması, büyük miktarlarda kamu yatırımı gerektirmesi ve turist sayısını artırması nedeniyle büyük spor organizasyonlarından ekonomiye katkı yapması beklenmiştir. Birçok ülke bu beklentilerle olimpiyatlara ev sahipliği yapmak istemiştir. Ancak beklenen olumlu ekonomik sonuçlar her zaman ortaya çıkmamış- tır. Çünkü olimpiyat oyunları gibi büyük spor etkinlikleri yüksek bir altyapı ve tesis maliyeti gerektiren organizasyonlardır. Olimpiyat oyunları ve FIFA Dünya Kupası gibi uluslararası organizasyonlar, turistik hareketlilk sağlama ve medyanın ilgisini ev sahibi ülkeye çekme bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. 2004 Atina Olimpiyatları’nı televizyondan izleyen seyirci sayısının yaklaşık 3,9 milyar olduğu tahmini, bu potansiyelin büyüklüğünü ortaya koymuştur.
Küreselleşme sürecinde yaşanan ekonomik, sosyo- kültürel ve bilimsel gelişmeler, eğlence kültürü içerisinde yer alan müzik ve bilgisayar oyunlarında değişimlere yol açmıştır. Bu sürecin özelliklerini yansıtan ve toplumda karşılık bulan müzik tarzları ve bilgisayar oyunları, eğ- lence kültürünün araçları olmuştur.
Müzik; zamana, insanlara ve toplumlara göre kendini dönüştürüp, yenileyerek günümüze kadar gelmiştir. Bu değişimlerle birçok müzik türü ortaya çıkmıştır. Hip hop (hipap) bu türlerden biridir. 1970’lerin sonunda kültürel altyapısını tamamlayan ve bir sosyal kimlik olarak orta- ya çıktığında Amerika’yı etkisi altına alan hip hop tüm dünyaya yayılmıştır. Ronald Reegan döneminde bütün dünyada yaşanan ekonomik darboğaz, ABD’de özellikle gettolarda yaşayan siyahileri etkilemiş, bu etki hiphop türünün yayılmasında artırıcı faktör olmuştur. Hip hop kültürünün taşıyıcı unsurları olan graffiti (grafiti), break dance (brek dans), DJ’lik ve rap (rep) çok kısa bir zamanda bütün Amerika’da toplumsal muhalefet aracı olarak gelişmiştir.
Rhytm and poem (ritim ve şiir) veya rhytmic African poetry (ritmik Afrika şiiri) sözcüklerinin kısaltması olduğu düşünülen rap (rep), kelime olarak İngilizcede “ağır eleştiri” anlamındadır. Rap çoğunlukla hızlı ritimle söylenen sözlerden oluşur ve bu müzik türünde argo ifadeler bolca kullanılır. Hip hop ve rap müzik söyleyen veya dinleyen insanlar genellikle bol giysiler giyerler. Akon, Timbaland (Timbılend), Eminem, 50 Cent (Fifti Sent), Snoop Dogg (Sinup Dog), Usher (Aşır), Missy Elliot (Misi Elyıt) bu türün dünyada öne çıkan isimleridir.
Yirminci yüzyılın ortalarında yaygınlaşan pop müzik hareketini doğuran etkenlerin başında sanayileş- miş toplumların koşullandırdığı kuşakların yeni açılımları vardır. Ses kaydı tekniğinin gelişiminden büyük oranda pop müzikçiler yararlanmıştır. Dünya plak pazarında pop müziğin %95 oranında bir satış payı olmuştur. Dünyada bu türün öne çıkan isimleri Michael Jackson (Maykıl Ceksın), Madonna, Lady Gaga (Leydi Gaga), Beyonce (Biyons), Mariah Carey (Mariyah Keri) ve Justin Timberlake’tir (Castın Timbirlek).
Sanal âlemde oyunlar; konsol oyunları (Görsel 5.14), PC oyunları ve online (çevrim içi) oyunlar şeklinde alt türlere ayrılmaktadır. Dijital oyunlar, tematik ve teknolojik özelliklerine göre ağ, aksiyon, macera, motor sporları, rol yapma/canlandırma oyunları, simülasyon, spor ve strateji oyunları olarak sınıflandırılmaktadır. Günümüzde Genel Ağ üzerinden bireysel veya çoklu oyuncular ile oynanan dijital oyunlar üretilmektedir. Son dönemlerde cep telefonları da çevrim içi ve çevrim dışı dijital oyunların oynandığı araçlar hâline gelmiştir.
Oynayanı eğlendirmesi, başarısını ödüllendirmesi, gelişim hissi vermesi ve sosyalleşme ihtiyacını karşıla- ması oyunların olumlu özellikleridir. Oyunların kadınlara, aileye ve çocuklara göre farklılaşması da giderek daha fazla insana hitap etmesini sağlamaktadır. Bunun yanın- da pedagoglar, şiddet içeren bilgisayar oyunlarını oyna- yan çocukların gerçek hayatta da bunu devam ettirdiği- ni, sanal dünyada sorunlarını tek tuşla çözen çoçuğun gerçek hayattaki sorunlarını çözemediğini, bunun da çocuğu saldırganlaştırdığını ve şiddete yönelttiğini ifade etmektedirler.