Osmanlı ekonomisi, büyük oranda tarıma dayalı idi. Bu nedenle Osmanlı iktisat anlayışı;
İyi bir vergilendirme anlayışına dayanıyordu.
Osmanlı iktisat anlayışı, devlet anlayışına sıkı sıkıya bağlıydı. Osmanlı devlet anlayışı, padişahın reayayı güvenli ve refah içinde yaşatması amacını da ihtiva ediyordu. Osmanlı ekonomisi faaliyetlerde reayayı sıkıntıya sokmadan, bolluk içinde yaşamaya göre düzenlenmişti.
Klasik olarak; devlet talep kadar arz yaratmak, arz talebi karşılamıyorsa ticaret yoluyla açığı kapatmanın tedbirlerini almak zorundaydı. Daire-i Devlet diye adlandırılan genel anlatım şemasının en önemli halkalarından biri, üretim bolluğunu gerçekleştirilecek şartların oluşturulmasıydı
Osmanlı ekonomisi temeli tarıma dayanmaktadır. Dolayısıyla tabi kaynakları da insan ve topraktır.
Osmanlı ekonomisinin temel insan kaynağı reaya(halk) id: İlk dönemlerde nüfus sayımı yapılmamıştır. Daha önceki nüfus hakkında bilgi verilen kaynaklar mevcuttur. Bu belgeler tahrir defterleridir.
Klasik dönemde Tımar sistemi uygulandı. Devlet belirli zamanlarda kaza ve sancaklarda, tahrir denilen bir sayıma tabi tutardı. Tahrir, kaza ya da sancağın vergi yükümlüsü erkek nüfusunu ve bunların Ödemekle yükümlü oldukları vergi miktarlarını ödemekle yükümlü oldukları vergi miktarlarım tespit etmek üzere yapılırdı…
Toprağın büyük bir kısmı miri adıyla devlete aittir. Reaya işletme hakkı verilmiştir. Devlet her köylü ailesinin geçimini sağlayabilecek toprağa sahip Fermansına dikkat , etmiştir. Tımar Sistemi içinde temel Ölçü, her haneye onu besleyecek büyük-lükte toprak Verilmesiydi. Verilen bu toprağa çift adı verilirdi.
Osmanlı devletinde toprak yönetim bakımından 3 e ayrılır. Bunlar Öşri, Haraci, Miri’dir.
Osmanlı Devletinde uygulanan bu dirlik (Tımar) sistemiyle tarıında yüksek verimlilik sağlanmış, toprak vergilendirilmiş, toprak boş bırakılmamış oluyordu.
Tarım
Osmanlı Devletinin en önemli gelir kaynaklarından biri de tarımdı. Osmanlı Devletinde toprakların büyük bir kısmı devlete ait idi. Devlete ait toprakları işleme hakkı reaya (halka) verilmişti. Kanunlara bağlı kalmak artı ile bu toprakların işlem hakkı çocuklarına bırakabilirdi. Köylü toprağı satana, vakfe demez ve devredemezdi. Bu durumda ki köylünün devlete karşı bazı sorumlulukları vardı.
Bunlar;
Köylünün ,bu yükümlülüklerine karşılık, devletin görevi sipahiler aracılığı ile köylünün güvenliğini sağlamaktı.
Vergiyi toplamakla görevli olan sipahinin de devlet adına reaya karşı yükümlülükleri vardı.
Bu yükümlülükler ise:
Devletin görevi ise halkın huzur ve güvenini sağlamaktı. Devletin sağladığı imkânlar karşısında Tımarlı sipahiden asker beslemesini, köylüden de üretim yapmasını beklerdi.
Hayvancılık
Osmanlı ekonomisinin en önemli unsurlarından biride hayvancılıktan.
Hayvancılıktan;
Ayrıca dokuma sanayinde önemli bir yer tutmaktaydı. Arıcılık ve balıkçılık ta gelişmişti.
Hayvancılıkla uğraşan en önemli gurup konar- göçerler idi. Konar-göçerler daha ziyade küçükbaş hayvancılıkla uğraşanlardı. Bunlarla birlikte köylülerde tarımın yanı sıra hayvancılıkla uğraşırlardı.
Devlet hayvancılıkla uğraşanlardan ‘Âdeti ağnam! adı altında vergi alırdı. Bu dönemde hayvancılık en fazla Balıkesir, Manisa, Aydın ve Bursa çevresinde yapılmaktaydı
Hayvancılık devlet tarafından desteklenmiştir.
Hayvancılığın önem kazanmasıyla Bursa’da İpek, Selanik’te Çuha, Bulgaristan’da Aba, Ankara’da Tiftik üretimi ile ön plana çıktı.