Devlet, halk, ülke, hâkimiyet ve teşkilattan oluşur.
Tarihteki büyük Türk devletlerine baktığımızda Hunlarla birlikte gevşek bir kabileler konfederasyonu yapısından Osmanlılarda merkeziyetçi imparatorluğa uzanan bir çizgi gözlüyoruz.
Egemenliğin kaynağı açısından Türklerde hâkimiyet anlayışı İslâm-öncesi ve İslâm dönemlerinde belirli bir devamlılık gösterir(kut anlayışı →Allah’ın lütfu/Tanrının takdiri).
Fiiliyatta egemenliğin sahibini belirleyen şey güç idi.
Not: XVI. yüzyıl Osmanlı tarihçisi Mustafa Âlî evrensel hükümdarlar olarak İskender, Cengiz ve Timur’u gösterir ve bunları sahib-kıran (çağın hükümdarı, cihangir) olarak adlandırır.
Sekiz yıl kadar kısa bir süre değil de daha uzun yaşasa, I. Selim de sahib-kıran olurdu.
Osmanlı hükümdarlarının da Tanrı tarafından yardım edilmiş, “Tanrının yeryüzündeki gölgesi” olduklarına inanılıyordu
Osmanlı hükümdarlarının ilk başlarda bey unvanını kullandıkları anlaşılıyor. Bununla beraber İslamî nitelikleri vurgulayan unvanların da söz konusu olduğu kesindir.
Orhan Bey’in kullandığı unvanlar;
XIII. yüzyıl sonlarından itibaren sahibü’lucât (Memlukler bu gözle bakardı)
XIV. yüzyıl sonlarından itibaren sultanü’l-azam
Hüdavendigar, han (I. Murad), padişah, beğ ve emir
Rum (Roma yani Anadolu Selçuklu) sultanlığı; Yıldırım Bayezid
Melikü’l âdil el-gazi es-Sultanü’l-âzam gıyasü’d-dünya ve’d-din (I. Murad)
Sultanü’l-berreyn ve hakanü’l-bahreyn (İki karanın ve iki denizin hükümdarı) Fatih Sultan Mehmed
Hadimü’l-Haremeyni’ş-Şerifeyn (İki kutsal kentin hizmetkârı) Yavuz.
Uyarı! Osmanlıların hilafeti bir törenle devraldıkları iddiası dönemin kaynaklarında yer almaz.
Osmanlılar, özellikle Küçük Kaynarca Antlaşmasından (1774) itibaren hilafet makamını daha etkili bir şekilde siyasî alanda gündeme getirmeye başlayacak, II. Abdülhamid’in saltanatında dünya çapında bu makamın manevî ve siyasî nüfuzunu etkili kılmaya çalışacaklardır.
Kanunî devri taht kavgalarından sonra II. Selim ve III. Murad sadece en yaşlı oğlu sancağa gönderdi. III. Mehmed bunu da kaldırdı. Bundan sonra hükümdarın erkek oğulları sarayda “kafes” hayatı yaşamaya mecbur kaldılar.
III. Mehmed öldüğünde tahta çıkan Ahmed henüz çocuk denecek yaşta olduğundan erkek çocuğu da yoktu. Devlet adamları her ihtimali düşünerek kardeşi Mustafa’nın hayatta kalmasını sağladılar. I. Ahmed erkek çocuk sahibi olduğunda da bu karar değişmedi. Böylelikle, kafes uygulamasıyla birlikte tahta geçen hükümdarın erkek kardeşlerini ve sonraki süreçte hanedanın diğer erkek üyelerini katlettirmesi uygulaması da kural olmaktan çıktı.
Ekberiyet usulü, yani hükümdarın ölümü veya hal’i üzerine tahta hanedanın ekber ve erşed (en yaşlı ve akıllı) erkek üyesinin geçmesi, 1876’da ilan edilen Kanun-ı Esasî’de yer aldı.
Padişahlar | Devletin Siyasi Yapısı |
Osman Bey | Aşiretten Beyliğe Geçiş |
Orhan Bey | Beylikten Devlete Geçiş |
Fatih | Devletten İmparatorluğa Geçiş |
Yavuz | İslam İmparatorluğuna Geçiş |
Kanunî | Cihan İmparatorluğuna Geçiş |