SİVAS KOMUTANLAR TOPLANTISI (16-29 KAsım 1919)

Salih Paşa Amasya’da Meclis-i Mebusan’ın Anadolu’da toplanmasına çalışacağına söz vermiştir. Ancak hükümet ve padişah buna razı olmadıklarından, Meclisin nerede toplanacağı yeniden büyük bir soruna dönüşmüştür. Temsil Heyeti, meclisin toplanacağı yer ve seçimler hakkında ortaya çıkan görüş ayrılıklarını tartışıp, kesin karara varmak için, Milli Mücadele’ yi destekleyen kolordu ve tümen komutanlarıyla bir toplantı düzenlemeyi zorunlu görmüştür. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adına M. Kemal’in kolordu ve tümen komutanlarıyla yaptığı toplantı sonunda sakınca ve tehlikesine rağmen, Meclis’ in İstanbul’da toplanması, milletvekillerinin İstanbul’da güven içinde yaşama görevini yapacakları ana kadar Temsil Heyeti’nin görevine devam etmesi, Paris Barış Konferansı’nın Türkiye hakkında olumsuz bir karar vermesi ve bu kararın meclis tarafından kabul edilmesi halinde milletin düşüncesinin öğrenilmesi ve ona göre hareket edilmesi esası kabul edilmiştir.

TEMSİL HeYeTİ’NİN ANKARA’YA GELİŞİ (27 Aralık 1919)

Sivas Kongresi ve Amasya Görüşmeleri sonunda milli heyetin istekleri uygulanmaya başlamıştır. İstanbul’da Meclis-i Mebusan’ın bir an önce toplanabilmesi için hazırlıklar hızla devam ederken, Anadolu’dan seçilerek bu meclisin çalışmalarına katılacak olan milletvekilleri birer birer İstanbul’a hareket etmişler, temsilcilerini henüz belirlemeyen bölgelerde ise seçim işlerinin tamamlanmasına çalışılmıştır. Kısacası Anadolu tarafından hazırlanan milli teşkilatın programı, batıda hayata geçirilmeye başlanmıştır. Bu durumda M. Kemal, Temsil Heyeti’nin karargâhını, çalışmalarını daha yakından takip edebileceği uygun bir yere taşıma ihtiyacı duymuştur. Gelişmelerin en sağlıklı bir biçimde takip edilebileceği yer olarak da Ankara seçilmiştir. Çünkü Ankara, ulaşım ve haberleşme şartlarının elverişliği, Batı Cephesi’ne yakınlığı, şehir halkında Milli Mücadele ruhunun çok güçlü olması, İstanbul’a gidecek pek çok milletvekilinin yolunun üstünde yer alması gibi sebeplerden dolayı Heyet-i Temsiliye’ ye merkez yapabilecek bir şehir konumundadır.

18 Aralık 1919’da Sivas’tan ayrılan ve 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya ulaşan M. Kemal bu tarihten itibaren Ankara’yı Milli Mücadele hareketinin merkezi ve daha sonra da kurulacak olan yeni Türk Devleti’nin başşehri yapmıştır.

SON OSMANLI MECLİS-İ MEBUSAN’ININ AÇILMASI ve MİSAK-I MİLLİ

Seçilen 168 milletvekilinden, İstanbul’a ulaşabilen 72’sinin katılımıyla 12 Ocak 1920 günü çalışmalarına başlayan Meclis-i Mebusan’ın üyelerinden biri de Erzurum milletvekili olarak seçilmiş olan M. Kemal’dir. Ancak M. Kemal İstanbul’a gitmeyi ve Meclis-i Mebusan’ın çalışmalarına katılmayı düşünmemiştir. Daha önce Sivas Komutanlar Toplantısı’nda alınan kararlar gereğince, İstanbul’a gidecek olan milletvekilleriyle M. Kemal’in Ankara’da görüşmesi, milletvekillerinden M. Kemal’i İstanbul’daki Meclis-i Mebusan’ın başkanlığına gıyaben seçtirmelerinin istenmesi, Milli Teşkilatın şimdiye kadar kongrelerde aldığı kararları mecliste onaylatacak “Müdafaa-i Hukuk Grubu” adıyla bir grup oluşturmalarının sağlanması kararlaştırılmıştı.

Anadolu’dan gelen milletvekilleri, meclis çalışmalarına başladıktan sonra M. Kemal’i gıyaben meclis başkanlığına seçtirmeyi başaramamışlardır. Mecliste tavsiyeler doğrultusunda Milli Mücadele’ yi destekleyen milletvekilleri bir grup oluşturmuşlardır. Ancak grubun adına tembih edildiği gibi Müdafaa-i Hukuk değil de, “Felâh-ı Vatan Grubu” adı verilmiştir. Felâh-ı Vatan Grubu’ nun meclise getirdiği, Temsil Heyeti’nin kurtuluş için ileri sürdüğü fikirler, grubun 22 Ocak 1920 tarihli gizli oturumunda ele alınarak son şekline kavuşturulduktan sonra, 28 Ocak 1920 günkü gizli oturumunda oy birliğiyle kabul edilmiştir. Böylece Misak-ı Millî adı verilen  belgenin Meclis-i Mebusan tarafından kabul edilmesiyle milli kurtuluş hareketi tam anlamıyla hukukî kimlik kazanmıştır.

Misak-ı Millî metninde yer alan kararlar şunlardır:

  • Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesini imzaladığı 30 Ekim 1918 tarihinde İtilâf Devletleri’nin işgali altında bulunan Arap çoğunluğun yaşadığı Osmanlı topraklarının geleceği, halkın serbestçe verecekleri oy ile belirlenmelidir. Bunun dışında, mütareke sınırları içinde kalan Türk ve İslâm ahalinin yaşadığı kısımlar hiçbir şekilde parçalanamaz bir bütündür.
  • Daha önce halk oyu ile anavatana katılmış olan Kars, Ardahan, Batum için gerekirse yeniden halk oyuna gidilmelidir.
  • Türklerle yapılacak barışa bırakılan Batı Trakya’nın durumu da, yine bölge halkının hür iradesi ile belirlenmelidir.
  • İstanbul ile Marmara Denizi’nin güvenliğinin tam olarak sağlanması şartıyla, boğazların dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusu da, bizimle birlikte ilgili devletlerin ortaklaşa verecekleri karar geçerli olacaktır.
  • İtilâf Devletleri ile düşmanlarımız ve bazı ortakları arasında kararlaştırılmış olan anlaşma esasları çerçevesinde azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halkın aynı haklardan yararlanmaları şartıyla tarafımızdan kabul edilecektir.
  • Milli ve İktisadi gelişmemizin gerçekleşmesi ve daha düzenli bir irade şeklinde işleri yürütmemizi sağlayabilmek için, her devlet gibi bizim de gelişmemizin sağlanmasında tam bir serbestliğe sahip olmamız, varlı ve yaşamımızın esasıdır. Bu nedenle siyasi, iktisadi, sosyal gelişmemize engel olacak unsurlara karşıyız. Borçlarımızın ödeme şartları da, bu esaslara ters düşmemelidir.

Osmanlı Mebusan Meclisi’nde Misak-ı Millî adıyla alınan kararlar bunlardır. Meclis toplanma aşamasındayken İngilizler ile ciddi bir problem yaşanmamıştır. İngilizler 1920 yılında Türklerle kalıcı barış yapmayı düşündükleri için, meclisin açılmasına, bu anlaşmanın meclis tarafından onaylanarak hukuki prosedürün tamamlanması açısından sıcak bakmışlardır. Çünkü İngilizler toplanacak meclisten teslimiyet kararına onay çıkacağı düşüncesindedirler.

İSTANBUL’UN İŞGALİ ve MECLİS-İ MEBUSAN’IN DAĞITILMASI

 Meclis-i Mebusan, Misak-ı Milli kararlarını bir süre tehlikeli olacağı düşüncesiyle Türk ve dünya kamuoyuna duyurmamıştır. 17 Şubat 1920’de Misak-ı Millî kararları ilan edilmiştir. Meclis-i Mebusan’ dan teslimiyet kararı çıkmasını beklerken, Misak-ı Millî adı altında bir nevi bağımsızlık beyannamesinin çıktığını gören İngilizler, bu gelişmeden doğrudan Anadolu’daki Milli Mücadele taraftarlarıyla arası iyi olan Ali Rıza Paşa hükümetini sorumlu tutmuşlardır. Ali Rıza Paşa hükümeti artan baskılar yüzünden istifa etmek zorunda kalmıştır. İngilizler bununla da kalmayarak, 13 Kasım 1918’den beri fiilen işgalleri altında bulundurdukları İstanbul’u 15/16 Mart 1920 gecesi resmen işgal etmişlerdir. Aynı gün meclisi de basan İngilizler, ele geçirdikleri milletvekillerini Malta’ya sürmüşlerdir. Son Osmanlı Meclisi’nin İngiliz işgal ve baskınından kurtulabilen vekilleri 18 Mart 1920’de meclis çalışmalarını süresiz ara verilmesi kararı almışlardır.