Sscb’nin Kurulmasının Orta Asya Türk Toplumlarında Meydana Getirdiği Değişim

I. Dünya Savaşı başladığında sosyal ve ekonomik yapısı kötüleşen Rusya’da 24 Şubat 1917’de 200 bin işçinin katıldığı grevi bastırmak için gelen askerlerin de greve katılmasıyla bakanlar ve generaller tutuklanmaya başlandı. 8 Mart 1917’de yeniden bir halk hareketiyle işçi ve askerler yönetimi ele aldı. 1917 Mart’ında Çar ll. Nikola tahttan ayrıldı ve yerine Devrimci Hükûmet (Geçici Hükûmet) kuruldu. Devrimci Hükûmet içerisindeki Bolşevikler, “barış, ekmek ve toprak” sloganıyla yaptıkları hükûmet içi bir darbeyle Menşevikleri bertaraf ederek iktidarı ele geçirdi. 3 Mart 1918 tarihli Brest Litowsk (Birest Litovsk) Antlaş- ması ile Bolşevik Rusya l. Dünya Savaşı’ndan çekildi.

Sovyet Rusya 1917-1939 yılları arasında göreli güçsüzlük döneminde Avrupa’da barışın yerleşmesi için uğraştı. Bu dönemde Sovyet Rusya ideolojik hedeflerine siyasi hedeflerinden daha çok önem verdiğinden tarafsızlık ve saldırmazlık politikasını izledi. Ayrıca ihtilal içinde ihtilal yapan Lenin, azınlıkların da desteğini alabilmek için selfdeterminasyon politikasını benimsediklerini ilan etti. Bu vaat Rusya’daki Müs- lüman toplumunda önemli miktarda Bolşevik taraftarının ortaya çıkmasına neden oldu.

BOLŞEVİK-MENŞEVİK: Bolşevikler, Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinde Lenin’in önderlik ettiği gruptur. 1903’teki parti kongresinde etkili olan ve çoğunluğu ele geçiren bu gruba Bolşevik (çoğunlukta olanlar), Batı Avrupa tarzı sosyal demokrasiyi savunan azınlıkta kalan gruba ise Menşevik (azınlıkta olanlar) denmiştir.

Lenin’in 1924’te ölümüyle iktidara gelen Stalin namı diğer Koba-sosyalizmi daha etkili kılmak için çeşitli politikalar uygulamaya koydu. Kolhozların kurulması da bunlardan biriydi. Bu kolektif devlet çiftliklerinin kurulmasının temel nedeni, Sovyet nüfusunun %70’inin çiftçilerden oluşmasıydı. Kolhoz uygulaması kapsamında yapılanlar şöyle sıralanabilir:

• Özel mülkiyete son verilerek kamu mülkiyeti getirildi.
• Bütün köylülerin kolhozlarda toplanması sağlandı.
• Köylüye mülk olarak sadece evleri bırakıldı. Daha sonra bunlara da el konuldu.

Tüm bunlar, selfdeterminasyon umuduyla Sovyet idaresine bel bağlamış Rusya egemenliğindeki tüm Türkleri hayal kırıklığına uğrattı. Getirilen her yeni uygulama baskı ve zulmü daha da artırdı. Sovyetlerin ağları tüm Türkistan’ı ördü.

Türkistan Millî Mücadelesi ve Basmacı Hareketi

Rus işgallerinin yaşandığı dönemde Türkistan Türkleri (Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen) ile Azerbaycan, Tatar, Kırım, Avar, Dağıstan gibi Türk toplulukları arasında bir birlik kurulamadı. 1905 Rus Devrimi’nin ortaya koyduğu ortamda bazı Müslüman aydınların girişimleri ile bu boşluğu doldurmak için kongreler toplandı. Kongreler sonunda oluşturulan 15 kişilik İcra Heyetinin Rusya Müslümanlarının haklı sesini dünyaya duyurma yolundaki tüm girişimleri sonuçsuz kaldı.

Rus Çarlığı’nın I. Dünya Savaşı’nı kaybetmesiyle imparatorluğun dağılacağı fikri Rusya Müslümanlarını hareketlendirdi. Savaş ortamında Rusya’nın uyguladığı tedbirler Türkistan’da dil, din, kültür ve ideal birliği olan ve Rusya Müslümanlarını bir araya getirmeyi hedefleyen Alaş Ordacıları ve reformcu aydınları harekete geçirdi.

Rus emperyalizmine ve onun getirdiği cahilliğe karşı özellikle eğitim ve kültür alanında mücadele veren Ceditçiler, Rusya’nın seferberlik adı altında Türkistanlıları cephe hizmetlerine alacağının duyulması ile Semerkant’ta toplandı. Ceditçiler önce bu durumu protesto etmek, sonra ayaklanma çıkartmak ve ardından Türkistan’ın bağımsızlığını ilan etmek için uzlaştı. Rusya’nın seferberlik ilan ederek yaklaşık 500 bin Türk’ü askere almak istemesiyle Hocent merkezli protestolar başladı. Bu protestoların kanlı bir şekilde bastırılması üzerine Temmuz 1916’da Millî İstiklal Ayaklanması başladı. Ayaklanmanın parolası ‘‘Çar ve Ruslar defolun, Müslümanlara hürriyet!” oldu.

17 Nisan 1917’de Taşkent’te toplanan Türkistan Müslüman Kongresi’nde alınan kararlar, Rusların zaman kazanma arzusu ve Türklerin hürriyetleri konusunda taviz vermemeleri nedeniyle sonuçsuz kaldı. Bu belirsiz ortamda Türkistan’da Bolşevik İhtilali, komünizmin ateşli savunucuları olan demir yolu işçileri sayesinde demir yolları boyunca hızla yayıldı. Ayrıca Rus subay ve memurlarının da ihtilalin içerisinde yer almasıyla rejim değişse de Türkistan’da değişen bir şey olmadı.

Sovyet iktidarı ve Lenin’in temel siyaseti “Önce parçala, sonra yönet.” anlayışı üzerine kurulmaktaydı. Bu anlayışla Rus Komünist İhtilal Komitesi, Taşkent’te iktidarı ele geçirerek 22 Kasım 1917’de yönetiminde tek bir Türk’ün olmadığı Türkistan Sovyet Komiserliğini kurdu. 1918’de Türkistan Otonom Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Anayasası kabul edildi. 1920’de ise bölgede tamamen Sovyet idaresi kurulmuş oldu.

Basmacı Hareketi: Rusların Hokand Millî Hükûmetini devirmesinin ardından yaptığı katliamlara tepki
olarak Ergaş Korbaşı önderliğinde başlatılan Türkistan’ın millî mücadelesidir.

Basmacı Hareketi olarak adlandırılan bu mücadele üç döneme ayrılabilir:

Enver Paşa (1881-1922)
Osmanlı Harbiye Nazırı (Millî Savunma Bakanı)

Enver Paşa 1881’de İstanbul’da doğmuştur. 1903’te kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisinden mezun olmuştur. İttihat ve Terakki Cemiyeti kurucuları arasına katılmış, II. Meşrutiyet’in ilan edilmesinde önemli rol oynamıştır. 31 Mart Olayı’nda Hareket Ordusuna Enver Paşa (1881-1922) Osmanlı Harbiye Nazırı (Millî Savunma Bakanı) katılmıştır. 23 Ocak 1913’te İttihat ve Terakki tarafından düzenlenen Babıali Baskını’na katılmıştır. 1914’te Sait Halim Paşa Hükûmetinde harbiye nazırı olmuştur.

Enver Paşa, Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na Almanların yanında katılmasında etkin rol oynamıştır. I. Dünya Savaşı’nın Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisi ile sonuçlanmasından sonra Berlin’e gitmiştir. Batum’da Türkiye Şûraları Partisini kurarak Türkistan’ı kurtarma hareketini yürütmüş ancak Rus kuvvetleri karşısında başarılı olamamıştır. 4 Ağustos 1922’de Tacikistan’da, Belcivan yakınlarında bir çatışmada şehit olmuş ve Çeğen köyüne defnedilmiştir. Naaşı Türkiye’ye getirilmiş ve 4 Ağustos 1996’da yapılan devlet töreniyle İstanbul’daki Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ndeki anıt mezara defnedilmiştir.

1. 1918-1921 yılları arasındaki dönem
2. Enver Paşa’nın lider olduğu 1921-1922 yılları arasındaki dönem
3. Enver Paşa’nın şehit edilmesiyle başlayan 1922-1935 yılları arasındaki dönem

Türkistan’da 1916’da başlayan isyanlar 1918’de Fergana Vadisi’nin tamamına yayılarak Türkistan millî mücadelesine dönüştü. “Türkistan, Türkistanlılarındır.” parolasıyla yola çıkılan bu mücadeleye köylülerin yanında sanatkârlar, din adamları ve reformistler de katıldı. Fergana’dan sonra Harezm ve Buhara’nın da ele geçirilmesi ile millî direniş üç merkezden yürütüldü.

Her korbaşının kendi bölgesinde hükümdarlığını ilan ettiği, Türkistan’ın tek bayrak altında toplanmaktan mahrum olduğu bir dönemde, 8 Kasım 1921’de Enver Paşa Buhara’da ortaya çıktı. Burada “tam bağımsız Türkistan” için mücadele etmeye karar verdi. Kısa bir süre sonra Basmacı Hareketi’ni tek elde topladı. Bu dönem millî direnişin zirvesi oldu. 1922’de bir baskın neticesinde Enver Paşa’nın şehit edilmesi üzerine üçüncü dönem başladı.

1924’te hareket Ruslar tarafından bastırılsa da direniş aralıklarla 1935’e kadar devam etti. 1936’da Sovyet Türk devletleri kurularak SSCB’ye bağlandı ve Türkistan millî mücadelesi tamamen sonlandırıldı.

Gazavât/Müridizm Direniş Hareketi

On sekizinci yüzyılda Çarlık Rusyası’nın Kafkasya’yı istilası- na karşı ortaya çıkan ve Şeyh Şamil ile özdeşleşen dinî ve millî direnişi, Ruslar Müridizm Hareketi, Müslümanlar Ga- zavât olarak adlandırmıştır. Gazavât, farklı dillerin konuşulduğu, farklı etnik kökene sahip halkların bulunduğu Kuzey Kafkasya’nın bağımsızlığının hedeflendiği tasavvuf kökenli bir siyasi hareket ol- muştur. Harekete dâhil olanlar, Ruslara karşı verdikleri mücadele- nin yanında kabilecilik ve ayrımcılığa karşı da büyük mücadeleler vermişlerdir. Aynı coğrafyada yaşayan Kuzey Kafkasya Müslümanlarının bir tarikat çatısı altında, bir imama bağlanarak birbirlerini kardeş kabul etmelerini, böylece kavmiyetçilik ve bölgecilikten doğan ayrımcılığı ortadan kaldırmalarını hedeflemişlerdir.

Kuzey Kafkasya’nın doğusunda yer alan Çeçenistan’da halk, Kuzey Kafkasya’nın Rus İmparatorluğu tarafından işgaline ve kolonileştirilmesine karşı 1818-1917 yılları arasında büyük mücadeleler vermiştir. Bölgedeki Rus baskısı 19. yüzyılda artmış, Kuzey Kafkasya topluluklarının bağımsızlığını ve geleneksel hayat tarzını tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Yaşanan bu gelişmeler karşısında İmam Mansur, Kuzey Kafkasya halkları arasında dinî kimliğe dayalı bir bütünlük ve dayanışma hareketini ortaya çıkarmıştır. Şeyh (İmam) Şâmil ise 1835 yılında topladığı şûrada alınan kararlar doğrultusunda bölgedeki Rus iş birlikçisi hanlarla mücadeleye girişip halkın Gazavât Hareketi’nin yanında yer almasını sağlamıştır.

Bağımsız bir Kafkasya devleti ideali ile başlatılan Gazavât Hareketi, hedefine ulaşamasa da Müslüman Kafkasya halkları arasında ortak bir vatan bilinci oluşturmuştur. Sovyet Devrimi’nden sonra bu bilinci yok etmek isteyen yöneticiler, yine tasavvufi geleneğin tepkisiyle karşılaşmıştır. Gazavât, 1917-1922 yılları arasında Sovyet yönetimi tarafından millî bir kurtuluş hareketi, ilerici ve demokratik bir direniş olarak değerlendirilmiştir. Sovyet yönetimi, II. Dünya Savaşı sürecinde bu hareketin Sovyet halklarında millî uyanışa yol açacağı düşüncesiyle, Müridizm başta olmak üzere, sosyalist içerikli olmayan millî kurtuluş hareketlerini feodal ve burjuva hareketleri olarak nitelendirmiştir.

Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasıyla Grozni’nin kontrolünü ele geçiren General Cahar Dudayev, Çeçen İşkerya Cumhuriyeti’ni (ÇİC) ilan etmiştir. ÇİC ve Rusya Federasyonu arasındaki çatış- malar 1990’ların ilk yarısında artarak 1994’te bir savaşa dönüşmüştür. 1997’de imzalanan Hasavyurt Antlaşması’yla Çeçenistan’a yarı özerklik verilmiş fakat 1999 Eylül’ünde Rus kuvvetlerinin Çeçenis- tan’ı tekrar işgal etmesiyle barış son bulmuştur.

Azerbaycan ve Mehmet Emin Resulzâde (1884-1955)

Oğuzların devamı olarak Hazar Denizi’nin güneybatısında yer alan bölgede yaşayan Türklere Azeri Türkü denmiştir. Bu bölge 1828 Türkmençay Antlaşması ile iki bölgeye ayrılmış ve bölgenin kuzeyi Rus idaresine, güneyi İran hâkimiyetine bırakılmıştır.

1901’de “Millî Azatlık Hareketi” ile Çar idaresine karşı başlatılan millî direniş sonuçsuz kalmıştır. Bu ortamda Mehmet Emin Resulzâde gibi bir lider ortaya çıkmıştır. Milliyetçilik ve devletçilik kabiliyetlerinde çok ileri düzeyde tesir gücüne sahip olan Resulzâde; İsmail Gaspıralı, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura gibi güçlü fikir insanlarından etkilenmiştir. Çarın baskıları sonrasında 1908’de İran’a gitmek zorunda kalmıştır.

1911’de kurulan Musavat Partisi ile Azerbaycan millî direnişi, siyasi bir boyut kazan- mıştır. I. Dünya Savaşı ile şiddeti artan baskılar Ekim Devrimi ile nispeten hafiflemiştir. Bu dönemde siyasi parti sayısı artmıştır. Rusya Müslümanları Millî Şûrasının toplanması ve İcra Komitesinin seçilmesi ile Azerbaycan’ın her tarafında millî bağımsızlık ateşi yeniden alevlenmiştir. Bu gelişmeler sonrasında 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Halk Cumhuriyeti kurularak bağımsızlık ilan edilmiştir. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’ni ilk tanıyan Osmanlı Devleti olmuştur. 23 ay varlığını devam ettiren bu devlet, Türk tarihinin cumhuriyet rejimiyle idare edilen ilk devletidir. Bu zamana kadar coğrafi bir terim olan Azerbaycan kelimesi siyasi bir kimliğe bürünmüştür. Gence’de Nuri Paşa komutasında Osmanlı ve Azeri askerlerinden oluşan Kafkas İslam Ordusu kurulmuştur. Bakü, Ermeni işgalinden kurtarılarak başkent yapılmıştır.

Kurulan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin üç ideali, “Türkleşmek-İslamlaşmak-Muasırlaşmak” olmuştur. Bu idealler renklerle sembolize edilmiş ve Azerbaycan bayrağının üç temel rengini oluşturmuştur. Sovyet idaresi 28 Nisan 1920’de bu devlete son vererek yönetimi ele almıştır. Millî aydın ve din adamları; Pantürkist, Panislamcı ve Türkiye ajanı gibi yaftalar vurularak zindanlara atılmış veya öldürülmüşlerdir. Mehmet Emin Resulzâde bu ortamda Türkiye’ye kaçmıştır. Lenin ile başlayan Sovyet baskısı, 1991 yılının sonlarında SSCB’nin resmen dağılmasıyla Azerbaycan Devleti’nin yeniden kurulmasına kadar sürmüştür.

Başkortostan ve Ahmet Zeki Velidî Togan (1890-1970)

Kökenleri Kıpçak Türklerine dayanan Başkortlar, Altınorda Devleti’nin yıkılmasıyla diğer Türk toplulukları gibi dağılmış- lardır. 1646’da başlayan ve 1661-1765 yılları arasında en şiddetli evresini yaşayan Rus işgallerine karşı başarılı karşı duruşlar gösteremeyen Başkortlar, yenileşme hareketlerine önem vermiş ve millî şuurlarını korumayı başarmışlardır. Bolşevik İhtilali’nin getirdiği ortamdan istifade ederek millî hareketleri yeniden başlatmışlardır. Başkortlar, Ahmet Zeki Velidî Togan önderliğinde Rusya Müslümanları Kongresi’ne katılmış ve 1919’da Togan’ın liderliğinde Başkort Otonom Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır. Ahmet Zeki Velidî Togan, devlet başkanlığı sırasında Sovyet yönetimiyle arası açılınca Güney Türkistan’a gitmiş ve Basmacı Hareketi’ne katılmıştır.

Başkortların millî mücadelesinin sembol ismi olan Ahmet Zeki Velidî Togan, 10 Aralık 1890’da Başkort bölgesi İşimbay kazası Küzen köyünde doğmuştur. İlk eğitiminde anne ve babasının katkısı pek fazladır. Yükseköğrenimini Kazan ve Ufa şehirlerinde tamamlamıştır. Rus DUMA Meclisinde oluşturulan uzman heyette Başkort temsilcisi olarak görev yapmıştır. 1917 Ekim Devrimi’nden sonra siyasete atılmıştır. Başkort Özerk Cumhuriyeti’nin kurulmasında aktif görev alıp kısa bir süre sonra devlet başkanı olmuştur. 1921’de Türkistan Millî Birliğinin başına getirilen Togan, Basmacı Hareketi’ne katılarak Bolşeviklerle mücadeleye girişmiştir.

Ahmet Zeki Velidî Togan, 1923’te hareketin başarısız olması üzerine İran, Afganistan ve Hindistan üzerinden Avrupa’ya gitmiş ve 1925’te Türkiye’ye gelmiştir. Yurt dışı ve yurt içinde birçok üniversitede görev yapmıştır. 1970’te İstanbul Üniversitesinde görev yaptığı sırada geçirdiği bir ameliyat sonra- sında vefat etmiştir. Ahmet Zeki Velidî Togan, şüphesiz Türk-İslam tarihi açısından iyi bir bilim insanı, Türk tarihi açısından fedakâr bir siyasetçidir.