TAKVİM SAAT VE ÖLÇÜLERDE DEĞİŞİKLİK, SOYADI KANUNU KABULÜ

Takvim, Saat ve Ölçülerde Değişiklik (26 Aralık 1925 – 1931)

İslami karakterde olan Osmanlı Devleti’nde Hicri takvim kullanılmış ilerleyen dönemlerde batıya ekonomik yönden uyum sağlamak için Rumi takvim kullanılmıştır. Saatte ise güneşin battığı anı 12 olarak gösteren alaturka saat kullanılıyordu. Devletin İslami yapısı tatil günlerini de etkilemiş Perşembe öğleden sonra ve Cuma tam gün hafta tatili olarak kabul edilmiştir. Ayrıca ölçü birimlerinde kullanılan arşın, endaze, okka gibi birimler batıya uyum sağlamaktan çok uzaktı.

Türkiye Cumhuriyeti bu alanlarda birtakım düzenlemeler gerçekleştirerek batıyla olan ilişkileri kolaylaştırmayı ve uygulamalarda birlik sağlayarak toplumsal hayatı düzenli hale getirmeyi amaçlamıştır.

  • 26 Aralık 1925’de “Uluslar arası Saat ve Takvim Hakkında Kanun” kabul edilmiştir. Kanunun 1 Ocak 1926’da yürürlüğe girmesiyle ülkemizde Miladi Takvim kullanılmaya başlanmış, aynı düzenlemeyle günümüz saat sistemine geçilmiştir.
  • 1928 yılında uluslar arası rakamlar kabul edilmiştir.
  • 1931 yılında ölçü birimlerinde değişiklik yapılmış arşın, endaze gibi farklı ölçüler yerine Avrupa’da kullanılan modern ölçü birimleri kabul edilmiştir (metrik sistem).
  • 1935 yılında yapılan bir düzenlemeyle hafta tatili cuma gününden Pazar gününe alınmıştır.

Takvim, saat, tatil ve ölçülerde yapılan bu inkılâp hareketleriyle batılı devletlerle ekonomik ilişkilerin düzene konulması hedeflenmiştir (Batlılaşma).

Soyadı Kanunu’nun Kabulü (21 Haziran 1934)

Cumhuriyet öncesi Türk toplumunda ailelerin dinî, sosyal, ailevî ve asalet kaynaklı lakaplar taşımaları, gerek insanlar arasında ayırıma yol açmakta, gerekse toplumsal ilişkilerde (nüfus, askerlik gibi) karışıklıklara neden olmaktaydı. Bu durum, cumhuriyetin millî sınırlar içinde tüm insanları eşit kabul etme mantığıyla bağdaşmıyordu. Dolayısıyla hızla modernleşen Türk toplumunda böyle bir bölünmüşlüğe yer verilmemeliydi. Bu amaçlar ile 21 Haziran 1934’te “Soyadı Kanunu” kabul edilmiştir. Bu kanuna göre; her Türk kendi adından başka ailesinin ortak olarak kullanacağı bir soyadı alacaktır. Alınan bu soyadları Türkçe olacak, yabancı milletlere ait adlar kullanılmayacak, soyadlarının ahlaka aykırı komik olmamasına özen gösterilecektir.

24 Kasım 1934 tarihinde kabul edilen bir kanunla da, Mustafa Kemal’e TBMM tarafından “Atatürk” soyadı verilmiştir.

Yine bu tarihte ağa, hacı, hafız, molla, hoca, efendi, bey, beyefendi, hanım, hanımefendi, paşa, hazret gibi unvan ve lakapların soyadı olarak alınması yasaklanmıştır.

             Soyadı Kanunu;

  • toplumsal ilişkilerde kolaylık sağlanması,
  • sınıfsız, kaynaşmış bir toplum oluşturulması,
  • ülke içi uygulamalarda birlik sağlamaması konularına katkı sağlamıştır.