Tarih nedir ?
TARİH
BİLİM DALIDIR.
Tarih (history, historei, storia) bilminin konusu;
ÜNLÜ İSİMLERDEN TARİH TANIMLARI
Napolyon: Herkesin üzerinde anlaştığı bir yalandır.
Tarih bilimi dersinin tarih kelimesinin Batı dillerindeki tüm karşılıkları Yunanca ‘istoria‘ (Latince: historia, İtalyanca: storia, Fransızca: historie, İngilizce: history, Almanca: historie) kelimesinden gelmiştir.
Tarihin babası olarak nitelenen Herodotos, ‘istoria’ sözcüğünü ilk olarak sadece doğal olaylara ilişkin bilgi birikimi dışında, insan topluluklarının başından geçenleri kaydetme yoluyla edinilen bilgi anlamında da kullanmıştır. Herodotos, yazdığı kitaba “İstorias Apodesis”, yani “tanık olunan ve haber alınan şeylerin anlatımı” adını vermiştir.
Bilimsel tarihçiliğe Herodotos’dan sonra büyük katkı sağlayan Thukidides, istoria terimini sadece aktarma ve kaydetme işi değil, aynı zamanda geçmişte kalan toplumsal olayları değerlendirme ve yorumlama etkinliği anlamında da kullanacaktır.
İbn Haldun, araştırmacı tarihçilik ile kaderci anlayışı şu ifadeleriyle formüle etmiştir: “Tarih, insanların ve kavimlerin hal ve durumlarının nasıl değişmiş olduğunu, devlet sınırlarının nasıl genişlemiş, kuvvet ve kudretlerinin nasıl artmış bulunduğunu, ölüm ve yıkılma çağı gelinceye kadar yeryüzünü nasıl imar ettiklerini bize bildirir. Bu tarihin zahiri manasıdır. Tarihin içinde saklanan mana ise incelemek, düşünmek, araştırmak ve varlığın sebep ve illetlerini dikkatle anlamak ve hadiselerin vuku ve cereyanının sebep ve tertibini inceleyip bilmekten ibarettir.“
Tarih yazıcılığını hikaye etme, anlatma etkinliğinden çıkarıp onu izah etme, açıklama ve onların nasıl ve neden ilişkisini kurma seviyesine yükselten İbn Haldun’un geliştirdiği bir tarih eleştirisi ve tarih felsefesi görüşüne Batı Felsefesinde ancak 18. yüzyılda rastlanacaktır.
UYARI
Ranke, /i geçmişi yargılamak, gelecek çağlann yaran için bugüne yol göstermek gibi yüce bir görevi tarih üslenemez. Tarih yalnızca ne olduysa (nasılsa) onu öyle göstermek ister” degerlendirmesi ile tarihsel yoruma karşı çıkmıştır? Yanı tarihçinin görevinin sadece olgulara dayanan objektif bir tarih (belgelerde kaydedildigi şekliyle tarih) ortaya koymak oldugunu savunur. Ranke’nin geliştirdigi bu teori kendinden sonra üç kuşak Alman, İngiliz ve Fransız tarihçileri tarafından bir büyü gibi takip edilmiştir.
1900‘lerin başında İngiliz tarihçileri bu olgular tarihine daha ileri bir derecede sahip çıktılar. Bunlara göre, tarih doğrulanmış bir olgular kümesidir. Tıpkı bir balıkçının tablasındaki balıklar gibi belgeler, yazıtlar gibi kaynaklar içinde olgular hazır dururlar. Bu tip tarihçiliğin savunucusu Cambridge Modern History’nin editörü olan Lord Acton, yazarlara gönderdiği yönerge yazıda isteğini şu şekilde bildirmiştir:
“Bizim Waterloomuz Fransız ya da İngiliz, Alman ya da Hollandalılar için aynı derecede doyurucu olmalı, hiç kimse yazarlar listesine bakmadan, Oxford piskoposunun yazısının nerede bittiğini ve yazıya Fairbaim’in mi yoksa Gasquet’in mi, Liebermann’in mı yoksa Harrisan’un mu devam ettiğini anlayamamalı.”
Belgelerin aynen alınmasına dayanan olgular tarihçiliğini makas-zamk tarihçiliği olarak niteleyen Collingwood, özerk, yaratıcı olmayan çalışmanın bilim olamadığını görüşünü ileri sürmüştür. Ona göre bu, hazır bilginin bir kitaptan ötekine aktarılmasından başka bir şey değildir. Collingwood’a göre tarih, tarihçinin zihninde oluşandır. Tarihsel düşüncenin özelliği en yalın biçimiyle seçme işinde görülür. Tarihçi, olguları ortaya çıkardıktan sonra esas iş olarak onların arasından seçer ve onların ne anlatmak istediğini keşfederek yorumlar .
Çağdaş tarihçilik olguları değerli saydığı gibi onların değerlendirilmesini daha da önemli saymaktadır. Bu konuya en önemli yaklaşımı Carr getirmiştir: “Olgular ve belgeler tarihçi için zorunludur. Olgular ve belgeler kendi başlarına tarihi oluşturmazlar, içlerinde “tarih nedir?” sorusuna hazır bir cevap taşımazlar … Tarihin olgulan bize hiçbir zaman an olarak gelmezler, çünkü an bir biçimde varolmazlar. Her zaman kayıt tutanın zihninden kınlarak ansırlar. Bir tarih eserini ele alınca ilk ilgileneceğimiz, içindeki olgular değil, onu yazan tarihçi olmalıdır … Çağdaş tarihçinin iki görevi birden vardır: Az sayıdaki anlamlı olguları bularak onları tarihin olgulanna dönüştürmek ve pek çok olgulan tarihi değildir diye bir kenara bırakmak … Tarihçi olguların ne aciz bir kölesi ne de zalim bir efendisidir.
Tarihçi ile olgulan arasındaki ilişki bir eşitlik, bir alışveriş ilişkisidir. Tarihçi olgulan olmaksızın köksüz ve boş, olgular tarihçileri olmadan ölü ve anlamsızdır … “
1929 tarihinden sonra Fransa’da Lucien Febvre ve Marc Bloch’un önderliğinde Annales dergisinin başlattığı akım, olaysal olmayan toplumsal tarih anlayışının gelişmesinde öncülük etmiştir. Tarihçilikte artık tekil olaylarla birlikte tekrarlanan olayları da, bilinçli olayların yanında bilinçsiz olayları da ele almaya başlanılmıştır. Tarihçiler sosyal bilimlerin diğer alanları olan ekonomi, sosyoloji, antropoloji, demografi, psikoloji, dil bilimi gibi disiplinlere yönelmişler ve bu disiplinlerde de kendilerini yetiştirme ihtiyacı içinde olmuşlardır. Böylece tarih, tüm insan bilimlerini iyi kötü, ama kararlı bir biçimde kavramıştır; yanı tarih kendini bir bütünsel insan bilimi haline getirmeyi ist.emiştir
Sosyal tarihçilik Türkiye’ye Ömer Lütfi Barkan ile girmiştir. Barkan, Fransa’da Bloch ve Febvre’nin Anales Dergisini çıkardıkları Strasburourg Üniversitesi’nden mezun olmuş ve daha sonra Fernard Braudel ile yakın arkadaş olmuştur.
Barkan, Osmanlı Tahrir Defterleri üzerinde çalışmalar başlatarak sosyal ve ekonomik tarih konularını işlemeye başlamıştır.
1950′ de Halil İnalcık, sosyal tarihçiliği benimseyerek tahrir defterlerine ve şer’iyye sicillerine dayalı eserler neşretmiştir. Bu iki tarihçimizin önderliği sayesinde gelişen sosyal ve ekonomik tarih araştırmaları Türkiye’de gelişmiştir.
Niçin Tarih Öğreniriz?
Aşağıdaki tarihçilerden hangisi tarih öğreniminin insanlarda ahlak şuurunu uyandırıp millî manevi değerlerin gelişmesinde etkili olduğunu savunmuştur?
Olay ve olgu arasındaki fark nedir?
OLAY
OLGU
Tarihi Olayların Özellikleri
Süreklilik
Neden-sonuç ilişkisi
Yer zaman ve dönemin koşulları
Tarihçinin Dikkat Etmesi Gereken Kurallar
Tarihin Kaynakları
Geçmişten günümüze kalan ve tarih hakkında bize bilgi veren, her türlü malzemeye kaynak ya da belge denir. Kaynaklar oluştuğu döneme ve tarihçinin kullanım önceliğine göre iki gruba ayrılır.
SÖZLÜ KAYNAKLAR
Efsaneler
Mitler
Mit-Efsane İlişkileri
Destanlar
Uyarı: Ancak destanların anonim ve kolektif yanı da vardır.
Destanlarda dört tip vardır:
Bazı destanlarda, anlatılan bölüm hikâye, karşılıklı konuşmaların ve seslenmelerin olduğu bölüm nazımdır. Yani nazım ve nesir iç içedir. (Destanların aslı manzum örneklerdir)
Bir milletin destanının olabilmesi için;
gerekir.
İnsanlar tarih biliminin gelişmesinden önce destanların gerçekliğinden şüphe etmiyordu.
Ancak yine de destanlardan bazı unutulmuş tarihi olayların izlerini yakalamak mümkündür.
Destanlar Araplarda esatır batıda ise myth olarak geçer.
Destanlar ikiye ayrılır.
Yapay Destanlar
Doğal destanların oluşumunda üç aşama
ÖNEMLİ BAZI DESTANLAR
Yunan
İlyada ve Odysseia (Homeros); Yunanlıların Troya Savaşı’na gidiş ve dönüşlerini anlatır.
Sümer
Gılgamış: Bilinen en eski destandır. MÖ 3000 yıllarında Mezopotamya’da ortaya çıkmıştır.
İran
Şehname (Firdevsî): İran – Turan mücadelelerini, İran’ın ulusal kahramanı Rüstem’in yiğitliklerini ve Büyük İskender’in İran’ı işgalini anlatır.
Alman
Nibelüngen: V. yüzyılın ilk yarısındaki Hun – Germen savaşlarını anlatır.
Hint
Ramayana: Ayadhya Prensi Rama’nın yaşamını anlatır.
Mahabharata: Kaurava’nın Pandavalara karşı savaşlarını, Krişna ve Arcuna’nın kahramanlıklarım anlatır.
Harivamşa
Fin
Kalevela (Elias Lönrot): Doğaya karşı savaşan Finlerin erdemlerini, bilgeliklerini anlatır.
İngiliz
Beowulf: Yiğit Beowulf ve arkadaşlarının Grendel adında bir canavarla mücadelesini anlatır.
Rus
İgor: XII. yüzyılda Kıpçak Türkleriyle Rusların yaptıkları savaşları anlatır.
İspanyol
La Cid: İspanyolların ulusal kahramanı Rodrigonun XI. yy’da Araplarla mücadelesini anlatır.
Fransız
Chamsen de Röland: Charlemagne Dönemi’nde Müslümanlarla yapılan savaşları anlatır.
İslam Öncesi Türk Destanları
Yaratılış Destanı
Türklerin Altay-Yakut zamanında çıkan bir destanıdır. Ayrıca ilk Türk destanlarından olma özelliğine de sahiptir. Asya kıtasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Türk boyları ve Altay Türkleri arasında söylenmektedir. Türk destanları arasında en eskisidir.
Radloff tarafından saptanıp yazıya geçirilmiştir.
Kayra Han Erlik Kişi
Alp Er Tunga
Şu Destanı
Göç Destanı
Türeyiş Destanı, Uygur
Oğuz Kağan Destanı
Bozkurt Destanı
Ergenekon Destanı
İslâmiyetin Yayılışı Sırasındaki ve Daha Sonraki Türk Destanları
Satuk Buğra
Manas
Kırgızların millî destanıdır. Mani dinini yaşayan Karahitaylar ile Müslüman Karahanlılar arasındaki mücadelede Kırgızların durumunu ve Manas adlı kişinin başından geçenleri anlatan destandır.
Danişmendname
Anadolu’nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatan, 12. yüzyılda sözlü olarak şekillenen 13. yüzyılda yazıya geçirilen İslâmî Türk destanlarındandır.
Birinci yüzyılda yaşamış Türk devlet adamı Melik Dânişmend Gazi’nin hayatını, savaşlarını, Anadolu’daki bazı şehirlerin fethini ve çeşitli kerametlerini anlatmaktadır.
13. yüzyıl alp-erenlerinden olan ve Rumeli’nin Türkleşmesinde büyük rolü bulunan Sarı Saltuk’un efsanevi hayatını anlatan Anadolu Türk destanlarından biridir.
17. yüzyılda Kayıkçı Kul Mustafa tarafından yazılan ve Türk halk edebiyatının en önemli epik eserlerinden biri sayılan duygusal koçaklamadır. Yapıtta Osman adındaki genç bir yeniçerinin savaş sırasındaki yiğitliği ve ölümü anlatılmaktadır.
Türk, Altay, Anadolu ve Azeri efsanelerinde ve halk öykülerinde yer alan söylencesel kahramanın öyküsünün anlatıldığı bir destandır.
EFSANE VE DESTAN ARASINDAKİ BENZERLİKLER
Menakıbnameler (Velayetnameler)
Diğer Sözlü Kaynaklar
Tarihi şiirler
Hikayeler
Fıkralar
Atasözleri ve darbımeseller
YAZILI, ÇİZİLİ, SESLİ, GÖRÜNTÜLÜ KAYNAKLAR
DİKKAT!!!
Tarihî kaynaklar, bilgi veren kaynağın ve malzemenin cinsine göre şu şekilde sınıflandırılır:
Elde bulunan kaynakların konu hakkında yeterli bilgiyi veremediği durumlarda kaynakların tamamı incelenir, elde edilen veriler belli bir sistem dâhilinde sınıflandırılır.
Bu yöntemle tarih araştırmalarının kolaylaştırılması hedeflenmiştir .
Elde edilen bilgi ve verilerin yeterli olup olmadığının kontrol edilmesine tahlil denir.
Bu aşamada sınıflandırılan bilgilerin içeriği değerlendirmeye alınır. Eksiklikler tamamlanır, veriler gruplandırılır.
Bilginin tahlil edilmesiyle eldeki malzeme kullanıma hazır hâle gelir.
En doğru bilgiye ulaşmak amacıyla bütün belgelerin eleştiri süzgecinden geçirilerek bilgilerin doğru olup olmadığının ayırt edilmesine tenkit denir.
Kaynakların eleştirisi dış ve iç tenkit olmak üzere iki aşamada yapılır.
Dış tenkitte kaynağın yazarı, basıldığı yer ve zamanı gibi unsurlara bakılarak belge değerinin olup olmadığına karar verilir.
III. Safha: Yazıldığı tarih
İç tenkitte ise kaynağın içinde yer alan bilgilerin güvenilir olup olmadığı üzerinde durulur.
Bu nedenle yazılı kaynakların doğruluk derecesi, yazıldığı tarih, yazarı, aynı olaydan söz eden farklı kaynaklar arasında uyum ve uyumsuzluk tenkit aşamasında araştırılır.
İç Tenkit İki Kademeli Gerçekleştirilir.
Kaynakları sınıflandırma, çözümleme ve eleştiri aşamasından geçtikten sonra çalışmaları birleştirmek, bir araya getirmek ve sonuca gitmek işlemine terkip denir.
Tahlil ve tenkit yoluyla olaylara ait birtakım güvenilir bilgiler elde edildikten sonra sıra senteze gelir.
Terkip aşamasında bilgiler esere dönüştürülmek üzere tespit edilir. Eksik olan bilgiler tamamlanır, fazlalık varsa çıkarılır. Daha sonra eserin yazımına geçilir.
Tarihin Tasnifi (Sınıflandırılması)
Zamana göre sınıflandırmada tarihi olaylar çağ ve yüzyıl gibi zaman dilimlerine ayrılarak, kronolojik dilimler halinde incelenir. Tarihin çağlara ayrılmasında insanlık tarihinde yaşanan önemli olaylar dönüm noktası olarak alınmıştır.
İlkçağ Tarihi, Osmanlı Yükselme Tarihi gibi
Tarihi olaylar geçtiği yer adlarına göre de sınıflandırılır. Olayların meydana geldiği kıta, ülke veya şehirler göz önüne alınır.
Asya tarihi, Avrupa tarihi, Türkiye tarihi ve İstanbul tarihi gibi
Konuya göre sınıflandırmada, toplumların siyasi, sosyal, ekonomik, hukuki, dinî, kültürel yönleri ayrı ayrı incelenir. İncelenen konu ayrıntısıyla ele alınır. Araştırılan konunun sınırları bellidir.
Hukuk, Tarihi, dinler tarihi, kültür tarihi askerî tarih, tıp tarihi gibi
TARİH YAZICILIĞI
Tarih Yazıcılığının Gelişimi
Hititlerde anallar (yıllıklar), Kök Türklerde kitabeler, Osmanlılarda vakayinameler, Ruslarda kronikler tarih yazıcılığına örnek gösterilebilir.
Hikâyeci Tarih Yazıcılığı
Rivayetçi tarih türü için referant, narratif, hikayeci, nakilci gibi isimler de kullanılmıştır.
Bu tarz tarihçilik bütün milletlerde ilk aşamadır.
Bu devir Homeros’la en yüksek çağını bulmuştur.
Homeros’un iki eseri vardır. İlyada ve Odyssea. Bunlar eski Grek destan devrinin hatıralarını taşırlar.
Bu tarih anlayışında olaylar yer ve zaman belirtilerek, ancak neden sonuç ilişkileri kurulmadan, yorum yapmadan hikâye ve efsanelere dayanılarak anlatılır.
Tarihçilerin babası olarak bilinen Herodot, Historia isimli kitabında Yunan ve komşu ülke tarihlerini Grek-Pers savaşlarını bu yöntemle yazmıştır.
Olayları bir düzen içerisinde aktarmıştır. XVIII. yüzyıla kadar Avrupa ve İslam dünyasın-da yazılan bazı eserlerde hikâyeci tarih yazıcılığı yöntemi kullanılmıştır.
En kudretli İslam tarihçileri Taberi, İbn’ül-Esir bu tarza mensupturlar. Bunlara aynı zamanda vakayiname veya kronik de denilir.
Öğretici Tarih Yazıcılığı
Literatürümüzde bu tarza “şe’nî tarih” de denir.
Öğretici tarih anlayışında, geçmiş olaylardan dersler çıkarılarak topluma fayda sağlamak, millî birlik hedeflenmiştir.
Zaferler ve kahramanlar İlgi çekecek şekilde anlatılmıştır.
Öğretici tarih yazıcılığının ilk temsilcisi sayılan
Thukydides, Peleponnes savaşlarını bu tarzda yazmıştır.
Ayrıca yine evliya hayatlarını anlatan Menakıbnameler
de bu tarzın örnekleridir.
Özellikle Tanzimat’tan sonra Türkler arasında da prag-matik gelişmiştir.
Nutuk, Vatan Yahut Silistre, Alageyik bu türdendir.
Eski Yunanlı tarihçi Plutarkhos (M.S. 46-120 ?), Romalı tarihçi Tacitus
(M.S. 56-117) ve çağımıza daha yakın olan Floransalı siyaset bilimci Machivelli
(1469-1527) ile İngiliz tarihçi Thomas Carlyle (1795-1881) tarafından devam ettirilmiştir.
İslam tarihinde kaleme alınan ve daha ziyade Hz.
Muhammed’in hayatını ve örnek kişiliğini işleyen Siyer kitapları; Osmanlı padişahlarından, Yavuz Sultan Selim’i anlatan Selimnâmeler ve Kanuni’yi anlatan Süleymannâmmeler
Dinierkil (Teokratik)Tarih Yazıcılığı
Ougust Tanrı devleti’nin Yirmi İki Kitabı
Tanrı Devleti
Şeytan Devleti
İbni Haldun ve İbni Miskeveyh bu anlayışa itiraz etmiştir.
Araştırıcı (genetik) Tarih Yazıcılığı
Bilimsel yöntem ve kurallardan yararlanılarak olayların nedenleri ve sonuçları tarih biliminin yöntemleriyle araştırılır.
Araştırıcı tarih yazımı XIX. yüzyılda doğmuştur.
Bazı tarihçiler, modern tarih yazımını Fransız filozof Voltaire ile başlatırlar .
Ancak bilimsel anlamda bu anlayışın öncüsü Leopold van Ranke’dir.
Fernard Braudel (Fernand Brudel), Marc Bloch (Mark Bloh) ve Halil İnalcık
Bu yöntemde tarihî olaylar tek bir sebebe dayandırılmamış, dönemin toplumsal, ekonomik, siyasi, dinî, kültürel yapıları ayrıntılarıyla ele alınmıştır.
Bu tür tarih yazıcılığında tarihi olaylar kaynaklara dayalı olarak araştırılır ve başvurulan kaynaklar oluşturulan eserde dipnot olarak belirtilir.
Ayrıca araştırıcı tarih yazıcılığında olayların gelişimi, yeri, zamanı, sebepleri ve sonuçları ve bunlar arasındaki ilişkiler bir bütün olarak ele alınır.
Kronik Tarih
Olayların yıl yıl kaydının tutulması
En güzel örneği anallar
Sosyal Tarih
Olayların toplumsal yanı ön plana çıkarılır.
ESKİÇAĞ’DA TARİH
Herodotos: Doğu Akdeniz Bölgesi’nde çıktığı uzun gezilerden sonra kaleme aldığı Historiai adlı eserinde, M.Ö. V. yüzyıldaki Helen-Pers Savaşları’nı tasvir eder.
Titus Livius: Annalistik tarzda Ab urbe condita adlı kentin kuruluşundan kendi çağına kadar bir Roma tarihi kaleme almıştır.
İslam Dünyasındaki Tarih Yaklaşımları
İbni Haldun
Muhammed b. Cerîr et-Taberî
Ahmed b. Yahyâ el-Belâzurî Futûhu’l-buldân
Türklerde Osmanlı Öncesi Tarih Yazıcılığı
Gazne
el-’Utbî Tarîhi Yemîn
Ebu’l-Fazl Muhammed el-Beyhakî Târîh-i Beyhakî
Selçuklu
DİĞER
Siyaset-Devlet Teşkilatı
Nizâmu’l-Mulk, Siyeru’l-mulk yâ Siyâsetnâme
Ebû Nasr Fârâbî, es-Siyâsetu’lmedeniyye ve el-Medînetu’l-fâzila,
Mâverdî, Ahkâmu’s-sultâniyye,
Keykâvûs b.İskender, Kâbûs-nâme,
Yûsuf Hâc Hâcib, Kutadgu Bilig,
Gazzâlî, Nasihatu’l-mulûk,
İbni Haldûn, Mukaddime
Seyahatname
UYARI:
Osmanlı Tarihçiliğinin İlk Örnekleri
Yahşî Fakîh’in Menâkıb-ı Âl-i Osman adlı eseri bilinen en eski Osmanlı tarihidir.
Osmanlı tarihçiliğinin günümüze ulaşabilen en eski örneği Ahmedî’nin Germiyanoğlu Süleyman Şah için yazdığı İskendernâme’sine ek olarak 1390’da telif ettiği ve 1403 yılında Yıldırım Bâyezid’in şehzâdelerinden Emir Süleyman’a takdim ettiği Dâstân-ı Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman adlı manzum eserdir.
Önemli Osmanlı Tarihçileri
Aşıkpaşazade
Tevarihi Ali Osman
Kuruluştan II. Bayezid’in saltanatının ortalarına kadar
Fatih Dönemini kendi gözlemleriyle anlatır.
Neşri
Cihannüma
Aşıkpaşazadeden etkilendi.
İdrisi Bitlisi
Heşt Behişt
İlk sekiz Osmanlı padişahı
– Ahmedî – iskendername (Osmanlı tarihinden bahseden en eski eser)
– Şükrullâh Efendi – Behcetü’t-Tevârîh
– Kaşifî – Gazaname-i Rum
– Oruç Bey – Tevarih-i Âl-i Osman
– Nişancı Karamanî Mehmet Paşa – Tevarihü’s-Selati- nü’l-Osmaniyye
– Aşıkpaşazade – Tevarih-i Âl-i Osman
– Enverî – Düsturname-i Enverî
– Mehmed Neşrî-Cihannüma (Tenkitçi tarzda yazılmış ilk eser)
– Dursun Bey – Sultan Mehmet Han
– Saruca Kemal- Dasitan-ı Âl-i Osman (Selatinname)
– Behiştî Sinan Çelebi – Tevârîh-i Âl-i Osmân
– Ruhi Çelebi Mahmûd el-Bayâtî – Câm-ı Cem-Âyîn
XVI. Yüzyıl Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri
– İdris-i Bitlisi – Sekiz Cennet (Heşt bi-hişt)
– Keşfî Mehmed Çelebi – Selimname
– Şükrî Bitlisî – Selimname
– Hadîdî – Tevarih-i Âl-i Osman
– Kemal Paşazade (İbn-i Kemâl) – Tevarih-i Âl-i Osman
– Matrakçı Nasuh – Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn
– Muhyittin Cemali – Tevarih-i Âl-i Osman
– Rüstem Paşa – Tevarih-i Âl-i Osman
– Lütfi Paşa – Tevarih-i Âl-i Osman
– Ferdi – Süleymanname
– Ahmet Taşköprülüzade – Şaka’ikü’n-Nu’maniye fi-Ulemai’d-Devietü’l-Osmaniye
– Zalm mir Mehmed Kâtib – Câmi’u’t-Tevârîh
– Koca Nişancı – Tabakatü’l-Memalik fi-Derecatü’i-Mesalik
– Mehmet Paşa (Küçük Nişancı) – Tarih-i Nişancı
– Feridun Ahmet – Münşe’aü’s Selatîn
– Mustafa Cenabi – Tarih-i Ce- nabi
– Hoca Sadettin Efendi – Tarihlerin Tacı
– Gelibolulu Mustafa Ali – Künhü’l-Ahbar
– Selaniki Mustafa – Tarih-i Selanik
XVII Yüzyıl Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri
– Mehmet bin Mehmet – Nuhbetü’t-Tevarih ve’i-Ahbar
– Mustafa Koçi Bey – Risaie-i Koçi Bey
– İbrahim Peçevi -Tarih-i Peçevî
– Kâtip Çelebi (Hacı Halife Kalfa) – Fezleke-i Tarih, Keşfüz Zünun, Cihannüma
– Kara Çelebizade Abdülaziz Efendi- Süleymanname
– Solakzade Mehmet Hemdemi -Fihrist-i Şahan
– Evliya Çelebi – Seyahatname
– Müneccimbaşı – Sahayi-şüI-Ahbar
– Mustafa Naima – Tarih-i Naima (İlk Vakanüvis)
– Yirmisekiz Mehmed Çelebi > Sefaretname
XIX. Yüzyıl Osmanlı Tarihçileri ve Eserleri
– Hayrullah Efendi – Tarih-i Dev- iet-i Aiiyye-i Osmaniyye
– Atabey – Ata Tarihi
– Mustafa Nuri Paşa Netaicü’l- vuku’at
– Ahmet Cevdet Paşa – Mecelle,Tarih-i Cevdet
Cumhuriyet Dönemi tarih anlayışının ortaya çıkmasında Atatürk’ün rolü büyüktür.
Atatürk’ün Çanakkale Cephesi’ndeki görevleri içeren “Arıburnu Muharebeleri Raporu” adlı eseri “tarih” kelimesiyle başlar.
TARİH EKOLLERİ
ANNALES EKOLÜ
Fransız dergisi Annales d’histoire économique et sociale de dile getirilen tarih yazıcılığı ekolüdür.
1929 yılında Marc Bloch ve Lucien Febvre’nin tarih bilimini geliştirmek üzere sosyoloji, ekonomi, psikoloji vs. diğer sosyal bilimler ile işbirliğini öneren bir ekoldür.
Bütünsel tarih anlayışı
Annales Ekolünün İlkeleri
Marc Bloch
Karşılaştırmalı tarih anlayışını geliştirmiştir, ona göre bu iki şekilde yapılabilir, ya birbirine uzak toplumlar arasındaki benzerlikler ya da mekânsal olarak birbirine yakın toplumlar arasındaki farklar incelenmelidir. Böylece benzerlikler ya da farklar tespit edilerek tarihsel gelişimin ne olduğu ortaya konulabilir.
Kendisi kitaplarını yazarken, birçok farklı disiplinden yararlanmış ve bir olayı veya bir dönemi anlatmak yerine her zaman problem odaklı tarihçilik anlayışına sahip olmuştur. O zamanki tarih yaklaşımından farklı olarak, Annales’cılar tarihi anlatmak yerine sorularını sorup bunlara bütün olarak cevap aramışlardır.
Fernand Braudel
Braudel tarihi, anlatı tarih (kronolojik tarih) yerine sorun tarih olarak düşünür. Braudel, ‘tarihsel zaman’ın değişim sürelerine sahip birimlere bölünebilir olduğunu düşünür
Fuad Köprülü’yü etkilemiştir.
Georges Duby
Marc Bloch’un Öğrencisidir.
Le dimanche de Bouvines adlı kitabının önsözünde, sahip olduğu tarih anlayışının, duygusal olanı bir kenara ittiğini ve olayların basit bir muhasebesinin çıkarılmasının yerine problemi ortaya koyup çözmeye, yüzeysel olanı görmezden gelip ekonomi, toplum ve medeniyetin uzun ve orta vadeli gelişimini gözlemlemeye çalıştığını yazmıştır.
Annales Ekolüne Mensup Türk Tarihçiler
Fuat Köprülü
Ömer Lütfi Barkan
Halil İnalcık
FRANKFURT EKOLÜ
Frankfurt okulu, Almanya’da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü`nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir.
Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır. Hem kapitalizmin hem de Sovyet sosyalizminin eleştirisi, Frankfurt Okulu’nun ana düsturu olarak belirtilebilir. Marksist eleştirel toplum teorisinin tıkanmış olduğu ve sergilenen pratiği ile çözümsüz bir noktaya ulaştığı düşünülmektedir. Bu tarihsel koşullarda Frankfurt Okulu, tıkanmış olan teorik alanı aşarak yeni bir eleştirel toplum teorisi ortaya koymaya yönelmiştir.
Max Horkheimer Theodor W. Adorno Walter Benjamin
MALTHUSÇU TARİH ANLAYIŞI
Nüfusun ahlaki yasalarla denetlenmesini savunur
Darwin’i etkilemiştir.
MATERYALİST TARİH ANLAYIŞI
Karl Marx ve Frederic Engels
Hegel-Marx çizgisindeki tarihçiler, tarih içindeki olayların tamamen iktisadî etkenler ile gerçekleştiğini savunurlar.
Pozitivist Sosyal Bilim Yöntemi
Auguste Comte (1789-1857) tarafından geliştirilen pozitivizm, toplumsal yaşamın doğal yaşama benzer bir nesnel gerçekliği olduğu yönünde temel bir varsayıma dayanır. Bu açıdan pozitivizm doğa bilimlerinde kullanılan niceliksel bilgiye dayalı bilimsel yöntemin sosyal bilimlerde de kullanılabileceğini savunur. Auguste Comte’un doğal yaşamla toplumsal yaşam arasında temel bir fark görmeyen, bu nedenle de her ikisinin tek bir evrensel yöntem aracılığı ile araştırılıp açıklanması gerektiğini öne süren görüşü, pozitivist sosyal bilim yönteminin dayandığı en önemli varsayımlardan biridir.
Pozitivistlere göre yalnızca gözlenebilen, ölçülebilen ve sınışanabilen olguların bilimsel bir gerçekliği vardır ve toplum hakkındaki doğru gerçekler ancak bilimsel yöntemlerle keşfedilip analiz edilebilir.
Emile Durkheim
Yorumlayıcı Sosyal Bilim Yöntemi
Yorumlayıcı sosyal bilimin temelleri Alman sosyolog Max Weber’e kadar gitmektedir.
Pozitivist sosyal bilimin aksine yorumlayıcı sosyal bilim, hermeneutik (yorum bilgisi) olarak adlandırılan bir teori ve yöntemle bağlantılı olarak gelişmiştir.
İDEALİST TARİH ANLAYIŞI
İmmanual Kant
DIŞAVURUMCU TARİH ANLAYIŞI
Ekspresyonist
Aşırı subjektif
Tarihin bir bilim dalı olduğunu kabul etmezler.
Destanlar önemlidir.
İNSAN MERKEZLİ TARİH ANLAYIŞI
Hümanist
TAKVİMLER
Takvimler temel olarak iki gurupta incelenir
—–1—–
Güneş yılını esas alan
—–2—–
Ay yılını esas alan takvimler
Dünya’nın güneş etrafındaki bir tam dönüş süresi olan 365 gün, 6 saati bir yıl olarak kabul eden takvimlerdir.
Güneş takvimi İlk defa Mısır’da kullanılmıştır.
Mısırlıların bu takvimi Roma İmparatoru Julius Caesar (Juli Sezar) zamanında bazı düzeltmeler yapılarak Jülyen takvimi adıyla kullanılmaya başlandı.
Bu takvim daha sonra papa XIII. Gregorius tarafından yeniden oluşturularak 1582 yılından itibaren Gregoryen takvimi olarak kullanılmaya başladı.
Bugün dünya genelinde kullanılan takvim budur.
Türklerin Kullandıkları Takvimler
Edouard Chavannes’in “Le Cycle turc des Douze Animaux 12 Hayvanlı Türk Takvimi”, adlı araştırmasına göre Asya’da kullanılan 12 Hayvanlı takvim Türklere ait bir takvim sistemiydidi ve Çinliler bu takvimi Türklerden almışlardı. Chavannes bu yüzden de araştırmasının adını 12 Hayvanlı Türk Takvimi koymuştur. Türklerin kullandığı ilk takvim, Güneş yılına göre olan ve yılları hayvan isimleriyle belirten on iki hayvanlı Türk takvimidir. 12 Hayvanlı Takvimde Yıl Adları:
Göktürkler, Uygur Türkleri, Tuna Bulgarlaı, İdil Bulgarları da kullanmış
İslamiyet’in kabulünden sonra Hicri takvimi kullanmaya başlamışlardır.
Hicri Yılın Miladi Yıla Çevrilmesi
Hicri yılı 33’e bölünüz.
A sayısını hicri yıldan çıkarınız.
B sayısını 622 ile toplayınız.
Örnek
1420 : 33 = 43. 03 (=43) (A sayısı)
1420 – 43 = 1377 (B sayısı)
1377 + 622 = 1999
Miladî Yılın Hicri Yıla Çevrilmesi
Miladi yıldan 621 rakamını çıkarınız.
A sayısını 33’e bölünüz.
A sayısını B sayısı ile toplayınız.
Örnek
1999 – 621 = 1378 (A sayısı)
1378 : 33 – 41. 75 (=42) (B sayısı)
1378 + 42 = 1420
Büyük Selçuklular zamanında Celali takvimi kullanılmıştır. Bu takvim Melikşah’ın emriyle Ömer Hayyam başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanmıştır.
21 Mart Nevruz – Yılbaşı ve baharın başlangıcı
Osmanlılar, Hicri takvimin yanında mali işlerde kullanmak üzere güneş yılına göre düzenlenen Rumi takvimi de kullanmışlardır.
Tanzimat Dönemi’ne kadar Osmanlı Devleti’nde Hicrî takvim her sahada resmi takvim olarak kullanılıyordu. Yılbaşı 1 Muharrem’di. Tanzimat Dönemi’nde, 13 Mart 1840 Miladi tarihi, 1 Mart 1256 Cuma günü olarak Rumi takvimin yılbaşı kabul edildi. Bu tarihten sonra çift takvim uygulaması başladı, aynı anda hem Hicri takvim hem de Rumi takvim 1870 miladi yılına kadar birlikte uygulandı.
1917 yılında ise Takvim-i Garbi adıyla Miladi takvime yakın bir takvim kullanılmıştır.
TARİHİN FAYDALANDIĞI BİLİM DALLARI
Coğrafya
Tarihi olayların yerinin belirlenmesinde, olayın olduğu coğrafyanın iklim, bitki örtüsü, yeryüzü şekilleri ve arazi yapısının olay üzerindeki etkisinin bilinmesinde coğrafyadan yararlanılır.
Arkeoloji (2014 ÖABT)
Kazı bilimidir, toprak ve su altındaki maddi kalıntıları ortaya çıkarır.
Özellikle tarih öncesi döneme ait araştırmalarda tarih biliminin en önemli yardımcısıdır.
Örneğin, Gordion, Alacahöyük ve Alişar’da yapılan kazılar tarih öncesi ve tarihi çağların başlangıcında Anadolu’da hangi medeniyetlerin yaşadığını öğrenmemizi sağlar.
Antropoloji (İnsan Bilimi)
Genel olarak insan bilimi anlamına gelen Antropoloji, tarih içinde insanın yaptıkları, ürettikleri ve davranışları ile ilgilenir.İnsanlar arasında benzeşen ve ayrışan hususları mukayeseli olarak inceleyen Antropoloji hem fiziksel hem de kültürel olarak insan davranışlarının tümünü ele alır. Bu vesile ile Tarih biliminin en önemli yardımcı bilim dallarındandır.İnsan hakkında her şeyi kendine konu edinen antropoloji, pek çok alt dallara ayrılmakla birlikte; iki temel alanda ele alınabilir.
Etnografya (Kavimler Bilimi)
Toplumun örf, âdet ve gelenekleri ile sosyal ve kültürel yapılarını inceler.
Etnografyanın çıkardığı bulgular özellikle yazılı kaynakların yetersiz kaldığı dönemlerin aydınlatılmasında önemli katkılarda bulunur.
Hukuk
İnsanların birbirleriyle ve devletle ilişkilerini düzenleyen kurallara hukuk denir. Hukuk kuralları toplumların yaşayış ve kültürleri ile ilgili ipuçları verir. Hukuk ile tarih ilişkisi insanlığın varoluşundan beri devam etmektedir.
Kronoloji (Takvim Bilimi)
Kronoloji, tarihi olayların zamanının belirlenmesinde ve sıralanmasında tarihe yardımcı olur.
Zamanı doğru tespit edilemeyen olayların doğru olarak değerlendirilmesi çok zordur.
Edebiyat
Edebiyat duygu ve düşünceleri söz ve yazı ile anlatma şeklidir.
Önemli tarihi gelişmeler roman, hikâye, masal, şiir gibi edebiyat eserlerinde işlenmiştir.
Örneğin Dede Korkut Hikâyelerinden, Oğuz Kağan, Bozkurt gibi destanlardan Türklerin yaşantıları, örf ve adetleri ile ilgili bilgiler ediniriz.
Felsefe
İnsana doğru düşünmeyi, veriler arasında ilişki kurmayı, farklı açıdan bakmayı öğretir.
Bu sayede olayların farklı yönleri, farklı neden ve sonuçları ortaya konulabilir.
Paleografi (Yazı Bilimi)
Paleografi eski yazıları okuma bilimidir.
Tarih araştırmalarında toplumun dilini bilmek kadar kullandığı yazıyı da bilmek gerekir.
Epigrafi
Anıtlar üzerindeki kitabeleri ve yazıları inceleyen bilim dalıdır.
Filoloji ve paleografi bilimleri ile iş birliği içerisinde çalışır.
Anıtlar üzerindeki kitabeler ait olduğu dönem hakkında önemli bilgiler verir.
Örneğin; Asur ve Urartu hükümdarları saltanatları boyunca kazandıkları zaferleri ve yaptıkları işleri kronolojik olarak kitabeleştirmişlerdir
Sosyoloji
İnsan topluluklarının yaşayışlarını, meydana getirdikleri kurumları ve bu kurumların toplumsal yaşama etkilerini inceleyen bilim dalıdır.
Tarih insan topluluklarının yaşayışlarını incelediğinden sosyoloji biliminden yararlanır.
Filoloji (Dil Bilimi)
Geçmişte veya günümüzde var olan dilleri inceler.
Diller arasındaki akrabalık bağlarını ve sözcük alış verişlerini araştırarak, toplumların kültürel alandaki gelişmişliklerini ve değişik kültürler arasındaki ilişkileri aydınlatır.
İstatistik
Belirli bir amaç için veri toplama, tablo ve grafiklerle özetleme, sonuçları yorumlama, özellikler arasındaki ilişkiyi araştırma, çeşitli konularda geleceğe ilişkin tahmin yapma
Nümizmatik (Meskukat)
Eski paraları inceler.
Bu paraların hangi medeniyete, hangi döneme ait olduğunu inceleyerek tarihe yardımcı olur.
Para üzerinde yer alan bazı yazılar, devlet, hükümdar, devletin mali gücü gibi konularda tarihçiye önemli katkı sağlar.
Madalyalar para şeklinde iken, nişanlar genelde ait olduklar ülkelerin de sembollerini gösteren daha gösterişli ve şekilli olurlar.
Ekoloji
Canlıların birbirleri ve çevreleriyle ilişkilerini inceleyen ve doğanın korunmasına yönelik çalışmalar yapan bilime ekoloji denir.
İnsanın üretim ve tüketim faaliyetlerinin doğanın dengesini bozması bu bilimin ortaya çıkmasına ortam hazırlamıştır.
Kimya
Kimya bilimi tarihi bulguların hangi döneme ait olduğunun belirlenmesi konusunda tarihe yardımcı olur.
Kimyada kullanılan Karbon 14 metoduyla, tarihi buluntuların madde yapısı incelenerek ait oldukları dönem belirlenmeye çalışılır.
Sanat Tarihi
Sanat tarihi kısmen arkeolojinin de metotlarını kullanarak son zamanlarda gelişme göstermiş bir bilim dalıdır.
Bu bilim fertlerin ve toplumların bıraktıkları eserleri inceleyerek kültürel gelişmişlikleri hakkında bilgi verir.
Heraldik
Heraldik bilimi armaları inceleler. Armalar, içlerinde tarihin aydınlatılmasında önemli rol oynayan birçok bilgi barındırır. Bu açıdan Armalar tarih bilimi için oldukça önemlidir.
Onomastik
Yer adlarını inceleyen bilimdir.
Yer isimlerinin anlamlarını toplumların akraba olup olmadığını koydukları yer isimleri ile tespit etmeye yarar.
(Toponomi de yer adlarını inceler)
Antroponomi
Şahıs adları bilimidir.
Stratigrafi
Höyüklerin dizilişlerini, yığışmalarını, birbirleriyle ilişkilerini ve katmanlar arasındaki zaman dilimlerini ve sürelerini inceleyen bilim dalıdır.
Sicilioğrafya
Mühür bilimi ( Hakkak: Osmanlıda mühür kazma işini yapan kişi)
Arkeometri: Fizik, kimya,
jeoloji gibi bilim dallarının
yöntemleriyle arkeolojik
buluntuların ve yerleşimlerin
tarihlendirilmesidir.
Şecereler (genoloji) Ensap cetvelleri: Hazırlayana nessab bu tür eserlere de Kitabül Ensab denir.
Diplomatik
Belgeler bilimidir. Devletlerarası antlaşmaları, fermanları, berat ve vesikaları şekil ve içerik bakımından inceleyen bilim dalıdır. Tarihsiz belgelerin tarihlendirilmesi, sahte belgelerin gerçeklerinden ayrılması gibi konular diplomatik biliminin kapsamına girer.
HAT ÇEŞİTLERİ
Sülüs
Nesih
Tevkî’
Rıka’
Not: XIX. yüzyıl yazısı olan Rık’a ile karıştırılmamalıdır.
Muhakkak
Reyhanî
Kûfî
Ta’lik
Divanî
Siyakat
Rık’a