OSMANLI DEVLETİNDE SARAY ve DEVLET YÖNETİMİ 4

OSMANLI DEVLETİNDE SARAY ve DEVLET YÖNETİMİ 4

DİVAN-I HUMAYUN

Önceki yazılarımızda divan-ı humayun hakkında ve harem-i humayun hakkında detaylı bilgiye yer vermiştik. Burada ise divanın vezir dışındaki üyeleri ve kalemleri hakkında notları inceleyebilirsiniz.

Divan ’ın vezirler dışındaki üyeleri;

Rumeli ve Anadolu kazaskerleri,

Nişancı,

Rumeli ve Anadolu Defterdarları idi.

Orhan Bey döneminde kurulan divanın başkanlığını kuruluş döneminde padişah yürütmüştür.

II. Mehmet (Fatih) ise çıkardığı kanunname ile bu geleneğe son vererek divanın idaresini veziriazama (sadrazam) bırakmış kendisi de toplantılarını kafes-i müşebbek ya da kasrıadl denilen bir bölme ardından izlemiştir.

Yeniçeri Ağası vezirliğe yükselince Divanın üyesi olurdu. XVI. yüzyılda Osmanlı donanmasının gelişmesine paralel olarak Kaptan-ı Derya da Divan üyesi oldu. Rumeli Beylerbeyi ise İstanbul’da bulunduğu zamanlarda Divan toplantılarına katılırdı.

Toplantıları dışında veziriazam konağında ikindi vakti toplanan İkindi Divanı’nda devlet işleri görüşülür, toplantılarında bitmeyen konular ele alınırdı.

Olağanüstü zamanlarda toplanan ve padişah dışında herkesin ayakta durduğu divana ayak divanı denirdi.

Özellikle XVII. yüzyılda bazı padişahlar, mesela IV. Murad, kapıkulu askerlerinin zorlamasıyla ayak divanına çıkmıştır. Serdar-ı Ekrem unvanıyla katıldıkları seferler sırasında veziriazamlar da ayak divanı düzenlerlerdi.

Divan-ı hümayun Kalemleri

Beylikçi Kalemi: Kararları tutan kalemdir. Reisülküttabın başyardımcısıdır.

Tahvil Kalemi: Yüksek rütbeli memurlarla ilgili beratları yazan kalemdir. (vezir, beylerbecyi, sancak beyi, mevleviyet kadıları)

Rüus Kalemi: Düşük rütbeli memurlarla ilgili beratları yazan kalemdir.

Amedî Kalemi: Antlaşma, elçilik yazışmaların yazan kalemdir.

Vakanüvislik: Resmî tarihçilik asıl Fatih devrinde şehnamecilik şeklinde ortaya çıktı. XVIII. yüzyıl başlarında Divan-ı Hümâyun kalemleri arasında vakanüvislik oluşturuldu.

Divan-ı Hümâyun Tercümanlığı: Tercümanlar yabancılarla yazışmalar ve görüşmeler için görevlendirilen genellikle yabancı dil bilen mühtediler arasından seçilirdi. Zamanla dil bilen Osmanlı tebaası Fenerli Rumlar bu işle görevlendirildi. Yunan İsyanı üzerine 1821’de Babıali Tercüme Odası kurularak Müslüman gençlere dil öğretilmeye başlandı.