Güney Cephesi ve Fransızlarla Savaşlar

Mütarekeden sonra İtilaf Devletleri, Güney Anadolu’da askeri harekatlarını durdurmamışlardır. İngilizler önce; Musul, İskenderun, Kilis ve Antep’i ardından da Maraş ve Urfa’yı işgal etmişlerdir. Fransızlar ise Adana, Mersin ve Osmaniye’yi işgal etmişlerdir. Fransız işgali altında yaşayan Ermenilerin Türklere yönelik taşkınlıları bölge halkını derinden yaralamıştır. 15 eylül 1919’da İngiltere ve Fransa arasında Ortadoğu’nun paylaşımı konusunda yeni bir anlaşma yapılmış, bu anlaşma ile İngilizler daha önce işgal ettikleri Antep, Urfa ve Maraştan çekilerek, buraları da Fransız işgaline terk etmişlerdir. Antep, Urfa ve Maraşta da Fransızların Ermenileri Türklere karşı kullanma politikası uygulamaları, bu bölgelerde halkı galeyana itmiştir. Bu gelişme Milli Mücadelede Güney Cephesinin oluşmasına zemin oluşturmuştur. Maraş, Urfa, Antep ve Adana’da Kuva-yı Milliye, Fransızlara ağır darbe indirmiş ve Fransızlardan yüz bulan Ermenilerin bu darbelerle yöredeki hayalleri sonuçsuz kalmıştır. Sakarya Zaferinden sonra şanslarını  fazla zorlamak istemeyen Fransızlar, Ankara hükümeti ile anlaşmaya karar vermiştir. Bu doğrultuda Fransızlarla yapılan Ankara İtilafnamesi ile Fransızlar;

  1. İşgalleri altında bulundurdukları Türk topraklarından (Antakya hariç) çekileceklerdir.
  2. İskenderun ve Antakya’da özel bir idare kurulacak, buradaki Türkler, kültürlerini geliştirme konusunda serbest kalacaklar ve burada resmi dil Türkçe olacaktır.

Fransızlarla 30 Mayıs 1920’de yapılan 20 günlük ateşkes anlaşmasından sonra, 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara İtilafnamesi ile Fransızlar artık Misak-ı Milliyi kabul etmişlerdir. Ankara İtilafnamesiyle Türkler ve Fransızlar arasındaki savaşlar sona ermiş, Türkiye’nin Batı dünyası  nazarında yeri daha da güçlenmiştir. Bu antlaşmadan sonra Fransızlar gizlice Milli Mücadeleyi destekledikleri için, Bu gelişme Türkiye’yi silah bulma bakımından Sovyetlerin tekelinden kurtarmıştır. Güneyde serbest kalan Türk ordularının Batıya kaydırılması ve özellikle Büyük Taarruz’da kullanılması, Anakara İtilafnamesi ile mümkün olmuştur.