Harf İnkılâbı’nın gerçekleştirilmesinin ardından yurdun birçok bölgesinde açılan millet mektepleriyle halkın okuma-yazma oranı arttırılmaya çalışılmıştır.
Harf İnkılâbı ve Millet Mektepleri doğrudan okuma yazma oranını arttırmaya yöneliktir.
Tarihi zengin olan bir millet, aynı zamanda güçlü bir millettir. Bir milletin güçlü olması, geçmişe ait manevî mirasına sahip çıkmasıyla mümkündür. Bu nedenle bu tür zenginliklerin günümüze aktarılabilmesi için tarihe ihtiyaç vardır. Atatürk’ün istediği manada millî tarih çalışmalarının sürdürülmesi ve Türk Milletinin bir millî tarihe sahip olabilmesi için ortaya koyduğu en önemli görüş ise şüphesiz Türk Tarih Tezi’dir. Bu tez ile Türk tarihinin sadece Selçuklu ve Osmanlı tarihlerinden ibaret olmadığı vurgulanarak, Türklerin İslâmiyet öncesinde de geçmişleri bulunduğu ve bunun da araştırılmasının gerekliliği ortaya konmuştur. Bütün bu hedefleri gerçekleştirmek gayesiyle, 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) kurulmuştur.Atatürk, bu kurumun Avrupa’daki akademiler gibi olmasını istiyordu. Bunun için bilimsel birikime sahip birçok öğretim elemanına ihtiyaç vardı. Bu amaçla Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi kurulmuştur.
Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan en önemli araçtır. Dil ayrıca bir milletin sahip olduğu tüm maddî ve manevî değerlerin, sonraki nesillere aktarılmasını da sağlar.
Atatürk, 1932 yılında “Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğe kavuşmasını isteriz diyerek, dil konusunda yapılacak çalışmaları haber vermiştir. 1932’de bu gaye ile Türkçenin geliştirilmesini sağlamak üzere faaliyet yapacak Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) kurulmuştur. Bu kurumun çalışmaları ile konuşma dili ile yazı dili arasındaki fark ortadan kaldırılmıştır.